Bu dünya, benim gibi sayısız insanın konup göçtüğü bir misafirhane. İnsanlar olarak bir arada yaşadığımız insanlarla, yüz yüze bakacak bir nezaket, bir birini koruyacak bir hassasiyet geliştiremezsek, önce kendi zenginliğimizi kaybederiz, gönül coğrafyamız kuraklaşır, çölleşir. Bir insanın duası, bir ihtiyacı giderildiği zamanki Rabbine (cc) şükür duygusu ve Allah’ın (cc)  bir kuluna yardım için beni seçmesi, muhteşem bir ödüldür. İnsanın için kaplayan huzur, bütün hücrelere sirayet eden bir doğruluşun muştusunu verir. İnsanlar olarak, insanca bir bakış açısıyla hep yeniden yenileniriz. Bu Allah’ımızın (cc) sunduğu bir lütuftur.

Topluma bakmadan sadece kendine bakmak insanı fakirleştirir

Her birimiz, içine doğduğumuz küçük ailemizin ve içinde yaşadığımız ve adına toplum dediğimiz büyük ailemizin birer ferdiyiz. Kendi acil ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra, ömrümüzün ve bize verilen nimetlerin bereketi için, mutlaka yüreğimizde açların, hastaların, zulüm altında inleyenlerin derdi de olmalı. Onları da düşünüp, elimizde Allah’ımızın (cc) verdiği nimetlerden ne varsa, onlardan paylaşabilmeyi Allah’ın (cc) bizim üzerimizdeki hakkı görüp, gönül hoşluğu içinde paylaşabilme ahlâkı çok önemlidir. İslâm dininin insana kazandırdığı en önemli hassasiyetlerden birisi olan infak, sadaka ve zekât anlayışı; Rabbimizin (cc) vaadi ile rızkın ve ömrün bereketi olarak nitelendirilmiştir. İyi niyet ve bizdekinin bizim olmadığı, verdiğimizin de bizim olandan verilmediği, tamamının sahibinin Allah (cc) olduğu bilinci, bizi hizaya getirir ve “Bir dakika kimin malını kimden esirgiyorsun, asıl sahibi ver diyor, sen vermem diyorsun, bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?” diye sordurur. Akleden ve sahibini tanıyan insan, bu tanımanın ve kendini bu yola adamanın bir neticesi olarak, kendisini bir vazife ile bu dünyaya gönderenin dediklerini ciddiye alır. Onun emirlerinden uzak tutacak tuzaklara karşı uyanık olur ki böyle bir duruma düşmek Allah (cc) korusun çok tehlikelidir.

İnsan her yaptığına bir mazeret üretebilir

Mazeretlerimin beni taşıdığı nokta Allah’tan (c.c) uzağa düşürüyorsa, mazeretlerim önemini kaybeder. O halde, bu gerekçeler yani kendimi kandırma operasyonu, tam da şeytanın tuzağıdır. Ben bu toplumun bir parçasıyım. Toplumda da, vücudun organları gibi bir biriyle ilişkili bir sistem var. Herkes bir birini korumazsa ve gelişmesi için yardımcı olmazsa, her organ kilitlenir ve bünye bir kaos yaşar. Yanımızdakini görmeli, canımızın bir parçası gibi, ihtiyacını düşünerek yardımcı olmaya çalışmalıyız. Şüphesi her ihtiyaç sahibine ulaşma imkânı olmayabilir, o zaman “Allah (cc) gücümüzün yettiğini yapmamızı istiyor” diyerek ulaşabildiklerimize yardımcı olmalıyız. Ardından da, bu yardımı bizim üzerimizden nasip ettiği için şükür secdesine kapanmalı, sonra da hemen gömmeli yani unutmalıyız.

İnsan verdikleriyle insan olur

Ya İlâhi, Senin için halis niyet ve samimiyetle hareket edebilmenin müjdesini bize yaşat. Bizi kullarını düşünenlerden eyleyerek onurlandır. Seni hakkıyla temsil edebilme şerefi bahşet. Senin olandan Senin adına verebilmekle bizi var et, insan et. Her şeye gücü yeten ey Rahmeti Rahman.