İfrat ile tefritin, az ile çoğun ayarını bir türlü yapamıyoruz. Toplum olarak bir zaafımız var bu konuda.

Camilerimize çocuk oyun grupları koymaya başlamışız. Görünce çok taaccüp ettim doğrusu.

Meseleyi neresinden tutsam elimde kalıyor. Evet bir dönem ülkemizde cami-çocuk ilişkisi çok kötüydü. Neredeyse yok gibiydi. Sonra camiye alıştırma adına “Çocuk sesi kuş cıvıltısıdır, susturma”, “İçinde çocuk olmayan caminin geleceğinde namaz kılan cemaat olmaz” gibi cami ve çocuk ilişkisini kurtaran cümleler sloganlar kullanıldı. Günümüzde bir seviyeye geldi evet ama bu seviyeyi artırmanın yolu yozlaşma eğilimindeki uygulamalar olmamalı.

Oyun parkı dışarıdaki suniliği alır, camilerin içine getirir. Plastik malzemelerden üretilen planlanmış oyun materyalleriyle dışarıdaki sınırlandırılmış alanın cami içinde de sınırlandırılmasını ve çocuğa yine zorunlu oyun alanı olan bir sınırlılık oluşturması çok makul ve mantıklı değildir.

Çocuk camilerin halılarının üzerinde yuvarlanmalı, koşmalı özgürce. Caminin içinde bir alan çevirip çocuğa yeni bir hapishane modeli sunmakla iyi bir şey yapmış olmuyoruz.

Diğer taraftan farzedelim ki Diyanet bu konuda sessiz kaldı, kahir ekseriyetçe de makul bir uygulama olarak görüldü ve tüm camilere uygulanmaya başlandı -malum toplum olarak popüler olana rağbetimiz yüksektir-. O zaman Diyanet İşleri Başkanlığı şimdiden bu işin bir yönetmeliğini ve çerçevesini çizmeli ki oyun alanları bozuk para ile çalışan çocuk oyun konsolları, atlıkarıncalar, trambolinler vs. boyutuna sıçramasın. Biliyoruz ki müteşebbis ruhlu(!) cami görevlilerimizin sayısı oldukça fazladır.

Camilerimizin sol arka taraflarının Diyanet’in geç müdahalesi öncesi kiliseye benzer bir oturma düzeni aldığını ve ne kadar suiistimal edildiğini hepimiz yakından biliyoruz. Suyunu çıkarırlar bu mevzunun da.

Peygamberimiz iki cihan serveri Hz. Muhammed’in (sav) bu konudaki örnekliği baş tacıdır. Torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendilerimiz daha çocukken mescitte oyunlar oynamasına, mübarek omuzlarına çıkmalarına, hatta yüksek ses çıkarmalarına müdahil olmamıştır. Ama mescidine çelik çomak köprüsü de kurmamıştır.

Çocuğumuzu “Hadi camiye gidelim orada senin için oyun parkı kurmuşlar” deyip götürdüğünüzü düşünün. Ya çocuğunuz “Oyun parkı olmayan camiye gitmem” derse ne olacak mesela?

Çocuklarımızı camiye götürdük de oynamadı mı? Bu güne kadar “Baba neden caminin içinde park yok” diye soran bir çocuk olduğunu da zannetmiyorum.

Ezcümle bu konunun sulandırılmış dini hayat formatına geçişte bir merhale olduğunu dahi düşünüyor ve bu bakımdan tartışılması gereken bir mevzu olarak görüyorum.

Camide oyun oynamak iyidir fakat camiyi oyun alanına çevirmek kötüdür. Caminin çevresini oyun alanına çevirmek ve şen kılmak daha daha iyidir…