Yolda olmak diye bir tabir var. Yolcu olmak. Bana kalırsa hayat dediğimiz bir yok ve insan da bu menzil-i maksuduna varmak için yürüyüp de duran bir yolcu. Yani doğduğumuz andan beri manasını ve sınırını tam olarak bilemediğimiz bir sefer halindeyiz bizler. Biz durduk desek bedenimiz durmuyor, yaşlanıyor. Biz durduk desek dünya durmuyor değişiyor, başkalaşıyor.

Gelip geçtiğimizi ve kalıcı olmadığımızı bildiğimiz zaman bu dünyanın ne manaya geldiğini de anlamaya başlıyoruz aslında. Aman insan olmak böyle bir şey; kendinin zannediyor her şeyi, sahip olduğunu olabileceğini zannetmek diye bir meyli var. Oysa kendine dahi sahip olamayan bir başka şeye nasıl olacak da sahip olacak ki?

Her gün onca şey yaşıyoruz, o kadar işitiyor ve dinliyoruz. Bizler henüz bu dünyadayız diye bu dünyadaki yolunu bitiren, bizim de bir gün muhakkak varacağımız menzile varan insanlara şahit oluyoruz. Ama yine de anlamakta zorlanıyoruz. Bu bir suç değil ama anlamamak için de direnmeye çok gerek yok.

Yani, büyük harflerle ve altını çizerek söylemek gerek ve hatta belki de en görünür yerlere asmak gerek ki “Bu dünyaya sahip olmaya değil şahit olmaya geldik” ve en fazla bir yolcuyuz bizler, yolun nerede biteceğini dahi bilemeyen yolcularız. Misafiriz yani.

***

Misafir, sefer kelimesinden türemiş bir kelime. Aslında “müsafir” diye yazılması ve söylenmesi gerekirken zamanla bu hale dönmüş. Sefer yolculuk, misafirse yolcu demek. Yani yukarı da söylediklerime bakarsak; sefer bu yaşadığımız hayat misafirse o hayatın içinde yola düşen bizleriz. Bir de fark etmişsinizdir ki bizim bugün kullandığımız manasını pek karşılamıyor. Biz daha çok evimizde ağırladığımız insanlar için kullanıyoruz bu kelimeyi ama aslında tam olarak öyle değil.

Aynı manaya karşılık gelen –benim kullanmayı pek de sevmediğim- ve çokça da kullandığımız öz bir Türkçe kelimemiz de var aslında; konuk. O da konmak filinden türeyip gelmiş. Konuk yani konan demek; bir yere ulaşan, varan, vasıl olan. Yunus Emre şöyle demiş ya;

Gelen geçer, konan göçer, nasip oldukça yer içer

Ecel ömre kefen biçer, anadur ölümün zinhar

Bir kelime daha var. Kullanan az olsa da muhakkak herkesin duymuşluğu işitmişliği vardır; mihman… Bu şekliyle çok söylemesek de “Mihmandar” olarak epey kullanılır. En çok da Eyyüb el- Ensari için Hz. Peygamber’i evinde misafir etmesinden dolayı söylenir. Mihman; Farsça ve misafir, konuk demek. Mihmandar ise refakatçi diye mana verilebilir sanırım. Ya da konuğu, misafiri ağırlayan da denebilir.

***

Ezcümle, dünya bir garip han… İnsan bu handa hancı bile değil en fazla bir yolcu, bir misafir, konuk ve mihman…