Vaka bir değil, iki değil.

Ardı arkası kesilmiyor.

Önce HDP’de şimdi de CHP’de bir korku duvarı yıkıldı.

Şimdiye kadar susan kadınlar, birbirlerinden güç alarak parti içinde yaşanan taciz ve tecavüz olaylarını faş ediyorlar.

İki partide yaşanan olaylar; benzer. Verilen refleksler; benzer.

Kadınlar siyaset yapmak için aktif rol almak adına partide yer alıyorlar.

Yargıya intikal etmiş ve iddia aşamasında olan olaylardaysa  partideki zanlılar, kadınlara taciz ve tecavüz uyguluyor.

Olayların öncesi de sonrası da çok çirkin.

Mide bulandırıcı.

Bu iki parti için siyasi etik, ahlak ve kurumsallık artık çok tartışmalı.

Neden mi?

Kadınlar susmuyor. Alkışlıyorum.

Bu kadınlar, yaşanan iğrençlikleri daha çok kadın parti yöneticilerine veya kadın milletvekillerine anlatıyorlar.

İstiyorlar ki “kadın hakları” diyerek kariyer yapan, mor halkalarla sosyal medyada poz verenler haklarını savunsunlar.

Peki ne oluyor?

Kadınlar için tam bir sükut-u hayal.

Kadınları, kadınlarla ilişkili tüm kavramları sömüren, “hak bezirganları” iğrençliğe boyut kazandırıyorlar. Olaylar zaten dehşet kötü. Bu sözde kadın hakları savunucularının tavırlarıyla daha da mide bulandırır hale geliyor.

Elbette tüm yalanların, tüm çirkinliklerin bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.

İşte hayasızlara ayna tutma zamanı geldi çattı.

Mağdur kadınlara manevi, psikolojik, hukuki destek verildi mi? İddiaya muhatap kişiler sorguya çekildi mi, merak ediyorsunuz elbette…

Anlatalım.

İnanılır gibi değil ama olayların yüzde doksan dokuzunda aynı tavır sergilenmiş. Ne mi olmuş?

Olayların üstü örtülmüş.

Mağdur kadınlar ya tehdit edilmiş. “Sus! Konuşursan parti zarar görür. Bilmem kimin hayatı söner vs.” Ya para teklif edilmiş; “Sus, paranı al, otur” gibi. Korkutulmuş; “konuşursan canından olursun” vs.

Sonuç olarak;

CHP ve HDP’de mağdur kadınlar yalnız bırakıldı.

Mağdur kadınlar susturulmak istendi, bastırıldı.

Mağdur kadınlar; tecavüzün üstüne bir de tehdit ve şantajla korkutuldu.

Ahlaksız muamelenin üstüne bir de susmaları için para teklif edilerek ikinci bir ahlaksız teklif yapıldı.

Bunları kim yapıyor? Sözde siyasetçiler!

Bu konu çok yönlü tartışılabilir.

Fakat ben ‘kadının siyaset yapma hakkı’ üzerinden değerlendireceğim.

Tacizci ahlaksızın partisi olmaz.

CHP’nin kurumsal etik bir yaklaşımla olayları değerlendirmesi gerekirdi.

Ama olmadı.

Üst üste taciz vakalarının patlak verdiği CHP, olayların altında kaldı, süreci yönetemedi.

CHP bu anlamda HDP’lileşti.

HDP’de tacizlere cebri yaklaşımları, dağdaki muamelelerin bir yansıması olarak görebiliriz. Dağda genç kızların bedenlerini sömürenler, şehirde de aynı iğrençliğe tevessül etmek isteyeceklerdi, oldu da. HDP’nin içinde bir kurumsal adalet ve etik arayışında değilim.

Fakat CHP böyle olmamalıydı.

Şimdi genç kızlar, kadınlar nasıl parti içinde gönül rahatlığıyla faaliyet gösterecekler?

Başlarına bu minvalde bir iş gelse, partinin tepkisi; büyük sorunsal.

Ya siyasi kariyerlerini yakıp olayı faş edecekler, ya da iğrenç adamların iğrençlikleri yanlarına kar kalacak ve susacaklar.

CHP, kadınları bu yönde ikilemde bırakan bir parti olmamalıydı. Yazık!