Sinema eseri, üreticisinin durduğu yeri resmeder. Kalabalıkbir ekip olsa da filmin sahibi yönetmendir. O bakımdan, bir film yönetmenininaynasıdır.

Esasındabu sadece sinema için geçerli değil. Herinsan, üretim ve toplumsal katkı noktasında aynı aynayı ortaya sunar. Kendisinisunar insan. O sebeptendir ki, duygusal irtibat kurabildiğimiz her eşya/eserbizi üreticisine yakın kılar.

Sinemafilminde senaryodan sinematografiye kadar çokboyutlu bir liste var ki yönetmenin dokunuşlarıyla dil olur.

EminAlper’in yeni filmi Kız Kardeşler’i izlerken -nedense- bu mevzuya dair cümlelerkafamda uçuşmayabaşladı. “Yönetmen nerede duruyor” sorusunun kıymetini bir kez daha anladım.

Film,Anadolu’nun herhangi bir yerinde (belirsizliği sağlamak içinlehçeve ağızlar karmaşık kullanılmış), nüfusu gittikçeazalan bir dağ köyü…

Reyhan,Nurhan ve Havva küçük yaşta öksüz kalan üç kız kardeştir. Annelerinin ölümününardından kardeşler, kasabaya farklı ailelerin yanına besleme olarak gönderilir.Zaman sonra giden geri gelmektedir. Adeta taşra, kendinden kaçmayaçalışankardeşleri bırakmamaktadır.

EminAlper’in taşra eleştirisinden çokdaha fazlası gibi görünen filmde, insan ve eşya alanında bütün karakterler grialandan siyah alana kaymak üzeredir. Taşra, tutuculuğu ile insanları bunazorlamaktadır. Herkes üç maymunu oynamaktadır. Yabancısı olduğumuz bir eleştirideğil bu. Benzeri çok var. Alper ise bunu üç kız kardeşüzerinden yapıyor.

Birkadın filmi ya da kadın hassasiyetiyle bir film çekmeküzere yola çıkınca derin meselelere cinsellik üzerinden bakılan bir senaryoortaya çıkıyor. “Kadının adı yok” düsturu üzerinden kadın varlığınıve elbette erkek eleştirisini cinsel fonksiyonlar üzerinden kuruyor. Elbette“eril” manzaranın eleştirinde, erilliğin uçkurile bağlantısından bahsedilebilir. Fekat örtülü ya da açık bütün mevzuların uçkuretrafında dönmesi irrite edici.

EminAlper, Yeni Türk Sineması’nın önemli isimlerinden biri. Filmlerindeyöntem üzerine denemeler yapıyor. Genel manada da başarılı. KızKardeşler’de de kamera kullanımından kurguya kadar çokboyutlu bir deneysellik söz konusu. Hikâyesini ironiyi film diline de yansıtmayaçalışmış.Ancak Tepenin Ardı’nda da dikkatimi çeken enteresan birdidaktizm var, Kız Kardeşler’de… Özellikle cinsel eleştiri mevzuunda kullanılanmetaforlar izleyiciyi bir şeylere ikna etmeye zorluyor. Hatta bunu bileyapmıyor, “bu böyledir, ikna oldun” diyor. İzleyici, filmden emin olamıyor.

KızKardeşler, oyunculuğu ve atmosfer oluşturma becerisi itibariyle üst düzey birfilm. Burasına eminiz. Fekat yönetmenin aynasında gördüğümüz Emin Alper’denemin miyiz? Bundan emin değilim.

Taşradakieril egemen yapı eleştirisi ve kadın güzellemesi kent gözüyle yapılıncaolmuyor. Yönetmen nerede duruyor, nereye bakıyor, bize ne anlatıyor, aynayınereden tutuyor? Emin miyiz?