İnsanlık, 31 Aralık’tan beridir koronavirüs pandemisi ile mücadele halinde.

Bu pandemi, insanlığın ilk tecrübesi değil.

Uzak geçmişten, yakın tarihimize kadar yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olan cüzzam, veba, verem, tifo, SARS, MERS gibi pek çok salgın hastalığın tarihi kayıtlarda yer aldığı biliniyor.

İnsanlık, kendi nisyanI ile malul oluşundan mülhem bir tedbirsizliğin ceremesini çekiyor.

Sadece salgın hastalıkları değil, ademoğlunun ilk var edilişinden sonra türlü kavimler üzerine gelmiş helâkları da unutuyor ve ibret almıyor insanlık.

Hâlbuki son din İslam’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’in varlığından haberdar bütün dünya. Üstelik o Kitap’ta apaçık bir ayet ile uyarılıyoruz: “Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” *1

Unutkanlığın kefareti her dönemde ağır olmasına rağmen, insan unutmakta ısrarlı. Hakikati hatırlamak ise fertler için, toplumlar ve kavimler için bir lütuf.

İşte insan tüm bu unutkanlığıyla, geçmiş tecrübelerden istifade etmek yerine yeni ve elim ve dahi ölümcül sonuçlarla yüzleşiyor.

Sonra, göklerden bir mucize bekliyor kurtuluşu için… Haddini aşıp Tanrı’ya kızıyor… Yazgısında iradesinin varlığı olduğunu unutuyor.

Evet coronavirüs tüm insanlığın imtihanı olurken mucize bekleyenlerin sayısı artıyor.

ABD’de, Avrupa’da ve İngiltere’de yaşayan arkadaşlarımdan öğrendim ki, Hıristiyan halklar Yuhanna İncil’inden “Bundan sonra İsa, Celile –Taberiye– Gölü’nün karşı yakasına geçti./ Ardından büyük bir kalabalık gidiyordu./ Çünkü İsa’nın hastalar üzerinde yaptığı mucizeleri görmüşlerdi.” *2 Ayetlerini okuyarak ve ağlayarak dua ediyorlarmış.

Ülkemizde de sosyal medyada bu elim salgından kurtulmak için edilen dualarda mucize beklentisinin yer aldığını görüyorum.

Dua şifaların en güzeli. Ancak beklediğimiz şifa insanın akletme vasfına nispetle hem gayrete hem dirayete ve metanete ve dahi hemde ezber bozup hakikat bilincine erişmeye tabi.

Mucize bekleyerek edilen duaların Rabbimizin kabul etmesini umuyor ve “Mucize”kelimesine birlikte mercek tutalım istiyorum.

Bu, duyduğumuzda gözlerimizi ışıldatan, moral pompalayan kelimenin kökü “cz-acz”. Sözlük anlamı ise dini terminolojide “Peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Allah’ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar, hâller, tansık.” Şeklinde.

İsim olarak ise; “Aciz kılma, güçsüz bırakma. İnsanları hayran bırakan, tabiatüstü sayılan olay. İnsan aklının alamayacağı olay. Olağanüstü, şaşırtıcı…” şeklinde izah buluyor.

Son din İslam’a göre son peygamber, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Aleyhisselatuvesselam’ın mucizesi ise Kur’an-ı Kerim olarak beyan ediliyor.

Öyleyse, o beklenen mucize çok yakınımızda. Başucumuzda, kütüphanelerimizin rafında. Hadi, Kur’an-ı Kerimlerimizi bulunduğu yerden alalım ve ayet ayet şifaya kavuşalım.

Sair ülke halklarının da evvela acziyetinin farkına varmasını, sonra İsa’nın mucizesine inanmakla birlikte medet umma noktasında son kaynağa başvurmasını umalım! Hep birlikte duaya duralım!

Çünkü, tüm hastalıkların tedbirleri, tüm psikolojik hastalıkların şifası, tüm ihtiyaçların çaresi onda mevcut.

Dilerim bütün insanlıkson ve kıyamete kadar yeni kalacak mucizeden paylarına düşeni alır.

Her şey yoluna girecek inşallah! Çünkü hiçbir saadet sabit olmadığı gibi hiçbir keder de sabitlenmiyor.

***

Bu şer gibi görünen imtihanımızın hayırlara tebdil olmasını umuyorum.

Ve inançla, tevekkülle, hakikate teslimiyetimizle, gayretimiz ve tedbirlerimizle “Birlikte aşacağız Türkiye!” diyorum.

———————-

*1) Bakara/214

*2)Yuhanna 6/1-2