Ben bu yazımı kaleme almadan hemen önce Anadolu’muzun güzide şehri ve benim de yaşadığım kent olan Kayseri’de, çarşı iznine çıkan askerlere yönelik hain bir saldırı gerçekleşti. Şehit ve yaralılar var.  Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletime baş sağlığı diliyorum. Allah bir daha bu millete böyle acılar yaşatmasın inşallah…

Kuşkusuz ki bu, öncelikle Türkiye’nin birlik ve beraberliğini hedef alan, aynı zamanda birden fazla amaç taşıyan alçakça bir saldırıdır. Hedefinde birden çok amaç bulunduğu aşikar. Saldırının tarihinin 17 Aralık Fethullahçı darbe girişimi olarak seçilmesi, Türkiye’nin hem bölgesinde, hem de dünyada üstlendiği büyük rolün egemen güçleri rahatsız etmesi, Erdoğan’ın, sömürülen mazlum milletleri uyandırmak için sarf ettiği olağanüstü çaba, dağlarda PKK’ya kan kusturan hava indirme tugayının Kayseri’de olmasından dolayı özellikle Kayseri’nin seçilmiş olması, IHH’nın, dünyada hiç bir örgütün hatta devletin yapamadığını yaparak Halep’li kardeşlerini korumak, kollamak adına 1500 yardım tırı, 5000 araç, 25.000 Müslüman ile sınıra gitmesi… Bütün bunları düşününce, bu saldırının hiç bir tesadüf tarafının olmadığı, planlı olduğu ortaya çıkıyor.

Her şeyden önce Türkiye son yıllarda uçuşa geçmiş bir halde, her alanda hızla ilerlemekte. Halkıyla birleşmiş, insanıyla aynı frekansı konuşan, aynı hassasiyetleri güden, güven veren  bir lider var artık Türkiye’de. Liderini bulan devlet, millet, aynı anda, her alanda birden fazla atılım yapmakta. Bu, çevremizdeki ülkelerin kabul edebileceği bir şey değil elbette. Zira, şimdiye kadar her dediklerine “evet” diyen bir ülke yok artık karşılarında. Oyun kuran, kendi doğrularında inat eden, halkının ve hakkın menfaatlerini güden, Allah’tan başka hiç bir şeyden korkmayan Tayyip Erdoğan gibi bir liderin etrafında kenetlenmiş bir millet var artık karşılarında. Kabul etmek istemeseler de, her alanda rakip bir ülkeyiz artık onlara. Tüm kem gözlerin üzerimizde olduğunu biliyoruz. Dahası bize sadece kem gözlerle bakmamakta, ellerinin altında kullandıkları taşeron örgütleri de üzerimize salmaktadırlar. PKK, PYD, JPG, DAEŞ, HAŞDİ ŞABİ, FETÖ, TİKKO, DHKP-C… Hangi birini sayacaksınız. Timsah gözyaşları döken ülkeleri saymıyoruz bile daha.

Bu tip alçak saldırılar, aslında beklenilmeyen şeyler değil bizim için. Batı’yı ve ABD’yi tanıdığımız için, yüzümüze gülerken bel altından vuracaklarını adımız gibi biliyoruz. Tarih buna defalarca şahit oldu. ABD ve AB bizi durdurmak için aynı zamanda ekonomi kartını da oynuyor, biliyorsunuz. Baktılar ki taşeron örgütleri işe yaramıyor, millet daha çok hem liderine, hem de birbirine kenetleniyor, ekonomik olarak Türkiye’nin üzerine çökelim dediler. Erdoğan halkına, “elinizdeki dövizleri bozdurup TL’ye geçin” demesiyle birlikte millet topyekün bir seferberlik halinde bunu yapınca, bu kartın da işe yaramayacağını anladılar. Sadece millet mi ellerindeki dövizleri bozdurup TL’ye geçti. Hayır. Dünyada pek çok ülke Erdoğan’ın çağrısıyla kendi para birimine geçmeye başladı. Bu ABD için kabul edilebilir bir şey değil. O da PYD/PKK terör örgütüne yaptığı yardımları artırdı hemen.

Şu an sınır kapısında binlerce gönüllü ile IHH çalışanları, Halep’ten gelecek olan mazlumlar için çadır kuruyor. Dünyanın dikkati burada. Türkiye halkı büyük bir organizasyonu daha başarıyor ve güya gelişmiş, modern, çağdaş, ileri Batılı milletlere taş çıkartırcasına büyük bir iş daha yapıyor. Bu alçak saldırı kanaatimce İran, ve Es’ed tarafınca kurgulanmış, kendi zalimliklerini ört bas etmek, dünyanın gözünden kaçırmak için yapılmış olabilir. Dikkat etmek lazım, benzeri saldırı IHH ekibine de yapılabilir.

Tekrar milletimize baş sağlığı diliyorum. Bu alçak ve hain saldırının millet olarak bizi yıldıramayacağını buradan bir kez daha ilan ediyorum. Şunu bilsinler ki, bu tür her hain saldırı bizi millet olarak birbirimize daha çok kenetlemekte, daha çok güçlendirmektedir.