Aslında içinde bulundukları durumun psikolojide bir karşılığı var: Buna kazanılmış başarısızlık ya da öğrenilmiş çaresizlik sendromu deniliyor. Hastalık kişinin sürekli olarak hayatta başarısız olması sonunda, ne yaparsa yapsın sonucu değiştiremeyeceğine olan inançla kendini belli ediyor. Türkiye’de muhalefetin önde gelen isimlerinin ve onları destekleyen medyanın sürekli olarak gündem değiştirme çabaları, ardı arkası kesilmeyen yalanlar üretmeleri, düçar oldukları bu hastalığın bir yansıması sadece.

CHP’nin kanalı Tele 1’in sunucusu Can Ataklı tartışılan “Erdoğan seçimle gitmez” başlıklı konuşmasında çaresizliğini ifade ederken; tek kurtuluşlarının deprem, büyük orman yangınları ya da sel felaketleri olduğunu söylüyor. Yetinmiyor, ekonomik krizlerin dahi iktidarı sarsamayacağını, muhalefetin seçimlerle iktidarı değiştirmesinin mümkün olmadığını vurguluyor. Neden?

TSK ARTIK İSTEDİKLERİ GİBİ DEĞİL

Ataklı’nın, iktidarın ancak ülkede büyük kaos, hatta belki de iç savaş çıkması halinde değişebileceğini söylemesinin bir sebebi var. Zaten arada bunu söylemekten çekinmiyor: Çünkü ona göre darbe ihtimali yok. Bugünkü yapısı, komuta kademesi ve misyonuyla TSK artık darbe yapamaz. Ataklı’nın çaresizliğinin gerçek sebebi bu!

Peki artık nasıl bir TSK var? Çaresizlik sendromuna yakalanan bir başka hastayı, Yılmaz Özdil‘i deliye döndüren bir TSK. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun yılbaşı gecesini 3000 rakımlı Belbuka Kalekol‘una gidip Mehmetçikle geçirdiği bir TSK.

Bir zamanlar gündüzleri devletin, geceleri teröristin hakim olduğu coğrafyalarda artık terör korkusunun esamesi okunmuyor. Onun için Kürt anaları evlatlarını söke söke alabiliyorlar hainlerin pençesinden. Çünkü artık gündüz savaşıyormuş gibi yapıp, gece eşkıya ile sömürgecinin önüne attığı dolarları bölüşen darbeci artıkları yok.

Mehmetçiğin bu eksi 25 derecelik soğukta nöbet tuttuğu dağların doruklarında kudretli paşalar yer sofrasında yemeklerini paylaşıyorlar askerleriyle. Tüm servetlerini kaosa, teröre, ülkenin sömürgecilerin cirit attığı bir yer olmasına borçlu olanlar, bu manzara karşısında deliye dönmezler mi?

TERÖR BİTTİKÇE HÜSRANA UĞRUYORLAR

Ülkemizin en büyük sosyal ve ekonomik sorunu olan terör sadece topraklarımızda değil, sınır ötesindeki operasyonlarla bitme noktasına ulaşmış durumda. Neredeyse tüm dünyanın karşı çıkmasına rağmen, Suriye’nin Rasulayn, Tel Abyad ve Afrin gibi bölgelerinden PKK’yı temizledik.

Sadece askeri operasyonlarla mı? Hayır. Kürt halkı artık sahipsiz olmadığını hissediyor. Birileri sırtını PKK’ya yaslarken, bölge halkı başını yaslayacak devletin şefkatli göğsüne nihayet kavuştu. Diyarbakır Analarının başlattığı hareket, PKK’yı ve efendilerini bozguna uğrattı.

Fakat, bu durumdan rahatsız olanlar sadece terör ve efendileri değilmiş. İyi Parti‘nin yöneticisi Yavuz Ağıralioğlu, anaların eylemine HDP’nin önünde yapıldığı için katılmadıklarını söylüyor. Ne onurlu bir duruş. Birlikte anayasa yapmak için HDP ile gizli odalarda görüşmeseler; PKK’nın sözcüsü Demirtaş’ın hapisten çıkması için Avrupa’nın borazanlığına soyunmasalar inanacağız.

Tedavi olurlar mı dersiniz? Türkiye fakirleşirken halkın gırtlağını sıkıp zenginleşenlerin, terör sayesinde servet biriktirenlerin, bankaları hortumlayıp ardından 10. yıl marşı okuyanların musluğu yeniden açılmadıkça mümkün değil. Ne diyelim öyleyse: Şifa bulmasınlar.