Bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü, ‘katil sevici’ Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verildi. Ortalık ayağa kalkmadı.

Çünkü bu böyle…

“Türkler Ermenileri katletmiştir”, “Müslümanların canı cehenneme”, “Aslında ben çift cinsiyetliyim” filan dediğiniz vakit Nobel jürisinin gözüne giriyorsunuz. Girmekle de kalmayıp ödülü evinize götürüyorsunuz.

Peki bu arkadaş nasıl ödül aldı; anlatalım.

Bosna Hersek’i cehenneme çeviren ‘Sırp Kasası’ Miloseviç’e ve suç ortaklarına methiyeler düzdü. Tecavüze uğrayıp hamile kalan… Sonra da bu çocukları dünyaya getirmek zorunda kalan Boşnak kadınlarla alay eden… Hapishanede ziyaret ettiği Miloseviç’in cenazesine gidip “Savaşın asıl mağduru Sırplardır” diye Sırpça uzun bir konuşma yapan… 1996’da “Gerechtigkeit für Serbien” (Sırbistan İçin Adalet)’i kaleme alan Handke bu ödülü -elbette- fazlasıyla hak etti!

Terbiyemiz müsait değil bu arkadaşın kimliğini tam olarak anlatmaya…

Ancak okurlarımız zekidir, hemen şifreyi çözeceklerdir…

Handke, 1942 Avusturya doğumlu. Öz babası daha doğmadan annesini terk etmiş. Kadın da Bruno Handke ile evlenip çocuğunun soyadını kurtarmış. Ailesiyle önce Doğu Berlin’e gitmiş ama Rus işgali başlayınca oradan ayrılmışlar. Sonraki yıllarda ‘din’ ağırlıklı eğitimler almış. Anne tarafından Slovak. 1971’de annesi intihar etmiş. Sonra kendisi evlenmiş, bir süre sonra eşi de terk etmiş, kızını bir başına büyütmüş. Mutsuz bir ailenin asi evladı…

Şimdilerde Paris’te yaşıyor.

Biz onu “Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi”, “Solak Kadın”, “Çocuğun Öyküsü” kitaplarıyla tanıdık.

“Tanrıya olan ihtiyaç, turuncu bir balığın mavi bir bisiklete olan ihtiyacı kadardır” sözüyle de bilinir.

Burada, “Böyle onursuz, alçak, zalim, ahlaksız, vicdansız bir adama bu ödül nasıl verilir?” diye sıralamak elbette yersiz…

Sözün başında söyledik; Nobel jürisinin kıstasları belli…

İşin acıtıcı tarafı…

Bu ödülün başlangıçtan itibaren Azerbaycan petrolleri ile finanse edilmesi…

Çok az insan İsveçli Alfred, Ludvig ve Robert Nobel kardeşlerin 1870’li yılların başında Rusya üzerinden Bakü’ye geldiklerini bilir. Önceleri Rusya’da silah ve gaz yağı üretimi işleriyle uğraşırlar, 1879’da Nobel Kardeşleri Şirketi’ni kurarak kaliteli Azerbaycan petrollerinin üzerine otururlar.

İlk zamanlar Nobel için 30 milyon İsveç Kronu dağıtılır. 5 milyon Krondan fazla bir kısmı Bakü petrollerinden elde edilen gelirden sağlanır.

Bakü’ye gittiğinizde sorun…

Azerbaycan halkı Nobel Ödülleri’ni çok önemser. Hatta gururlanırlar bile…

Bir not daha verelim…

1877’de Ludvig Nobel bir gemi tasarladı. “Zaraostra” (Zerdüşt) adı verilen gemi ile dünyada ilk defa Hazar Denizi’nde petrol taşımacılığı yapıldı. Nobel kardeşler Zerdüşt petrol tankerinin başarısını “Moses”, “Spinoza” ve “Darwin” adını verdikleri üç yeni tankerle perçinlediler. Ve şirket amblemi olarak da Bakü’nün Surahanı kasabasında bulunan Zerdüşt tapınağını (Ateşgede/Ateşgâh) seçtiler.

Bütün bunları bir komplo teorisi üretmek için hatırlatmadım elbette. Ama zihnimizin meseleleri yorumlarken bu bilgilerle de yenilenmesi gerektiğine inandığım için paylaşıyorum, paylaştım.

Basit bir ödül diyebilirsiniz elbette…

Ticari bir tasarruf da…

Ama bir tuhaflık olduğunu inkâr edemezsiniz…

Bir yığın küresel ödül sistemi var. Hepsini tek tek incelediğimizde mutlaka bir yere çıkarız. Ya soykırım, ya ötekileştirme, ya bir sömürü…

Çünkü hiç kimse, hiçbir ekonomik yapı durup dururken…

Kendine reklamdan başka hiçbir faydası olmayacak bir ‘şey’ için milyonlarca dolarını çöpe atmaz.

Nobel bile…