Teyidü’l Hakika adlı eserinde “Şüphesiz ki tasavvuf, kalbin ıslahı ve kötü hastalıklardan temizlenmesi; nefsi arındırmak ve ayıplarını yok etmek için çalışmaktır.” demiş İmam-ı Suyuti.

Tasavvuf kalp ilmidir. Kalp dili ile yaşamayı tercih eden Hasan Harakani’nin gözlerinden dünyaya bakmak, onu anlamak demektir.

 Kalp ile görmek, duymak ve anlamak incelikli ve zor iştir. Allah sevgisine erişmek için, dünya ile bağını kesen âlimler aradan kaç asır geçerse geçsin hala saygı ve sevgiyle anılmakta.

İran’ın tarihi şehri Horasan’da yaşamış olan Hasan Harakânî, Kars’ta şehit düşmüş ve kalenin eteklerine gömülmüştür. Kabri, Kars Kalesi’nin inşası sırasında bulunur ve türbesi yapılır…

 “Bu eve gelen herkese ekmeğini veriniz, inancını sormayınız.”

Harakani’nin bu sözü, insanın içine derin bir yolculuk başlatıyor. Ayırt etmeksizin, sorgulamadan sevmek evet, insana değer vermek; yaratıcıya duyulan sonsuz aşktan kaynaklanır. Rabbine yakın olan, kâinatta var olan her şeye titizlikle yaklaşır. Ve üç şey çok önemlidir; anlayış ve hoşgörü ve adalet. Bunlarda merhamet ve vicdan sahiplerinde bulunur…

Ebü’l Hasanı Harâkani, bir mümini incitmeden sabahlayıp, akşamlayan kimsenin sanki Resulullah (sav) ile birlikte olduğu, bir mümine eziyet veren kimsenin ise o günkü taatının kabul olmayacağı görüşündedir. Çünkü Resulullah (sav) ümmetinden istediği de içinde kimseye karşı kin ve haset bulunmayan temiz bir gönüldür. Yani Hasan Harakâni Peygamber efendimizin sünnetlerini kendine rehber edinen, bu hal üzerinde yaşayan ve sünnet üzerine yaşamayı da teşvik eden bir veli kul…

Bugün Hasan Harakani’yi anlamak, Kur’an ve sünnet ışığında yaşamak demektir.

Yalan konuşmayan, haset etmeyen, kin duymayan, gururlu değil, tevazu olanlar yani dinin gereğini yerine getirenler, o mübarek gönül ehlini anlar. Onu anlamak demek; İslam dinini incelikleriyle yaşarken merkeze kalbi almak demek. Yaşamanın bir ağırlığı bir tadı olmalı. Bir hazzı. Bir mesuliyeti. Bilinci. Emeği ve saygısı. İnsan önce kul olduğunu bilmeli. Kendini hatırlamalı ve hiç unutmamalı. İnsan yolcudur ve yolcu kalmalı… Dünya misafiri naif ve özenli olmalı. Yaşamak dönüp dönüp kalbe bakıp, kalple anlamakla olmalı ki insan huzuru bulsun…

*Mümün kardeşine iftira atmayan, ona sıkıntı verip, rızkına engel olmayan.

*Müslüman kardeşini, kendi şahsi menfaatleri için kullanmayan, adaletsizlik yapmayan.

* “Sizden biriniz kendisi için sevdiğini, mümin kardeşi için de sevmedikçe kâmil manada iman etmiş olmaz.” Hadisi şerifin ışığından ayrılmayanlar Hasan Harakani’nin gönül dostlarıdır.

Mevlana “Biz ne öğrendiysek Ebu’l Hasan Harakani Hazretleri’nden öğrendiklerimizdir.’’ demiştir. Harakani manevi ilmin üstadır…

Gazneli Mahmut’un çok değer verdiği İslam âlimi El Biruni’nin ilim ve mana cephesi Harakani ile olgunlaşmıştır. Birçok gönül ehline olduğu gibi Ahmet Yesevi’ye de etki eden biridir.

Anlatıldığına göre, “Küçücük bir bağı vardı. Burasını bir kere kazdı, gümüş çıktı, bir kere daha kazdı, altın çıktı bir defa daha kazınca inci ve mücevher çıktı. Bunun üzerine dedi ki ‘’Ya Rab! Beni bununla avutma. Ben dünyayla senden yüz çevirmem!” diyen Harakani, Allah sevgisini kalbine nakşetmiştir. Dünyayı ayaklarının altına alacak kadar güçlü bir imanı sahipti. O dünya nimetlerini değil, kalp ilmini arzuladı ve yaşamını ona göre sürdürdü.

Harakani ismi Allah aşkını fısıldıyor yüreklere. O hak aşığı olarak yumdu gözlerini dünyaya…

“Ta Türkistan’dan Şam’ın kapına kadar olan alandaki kimselerden birinin parmağına batan diken, benim parmağıma batmıştır. Türkistan’dan Suriye’ye kadar olan yerlerden birisinin ayağı taşa çarpsa onun acısını ben duyarım. Bir kalpte üzüntü olsa, o kalp benimdir.’’ diyen Hasan Harakani, Peygamber Efendimiz’in yardımlaşma ve din kardeşini sahiplenme inceliğini yaşatmıştır. İnançtaki birlik ve beraberlikle tek vücut olmayı işaret eden bir Allah dostudur o… Harakani’yi anlamak demek İslam birliği içinde, kalp inceliği ile yaşamak demek.

Bugünün penceresine şöyle sesleniyor Muhammed İkbal: “’Yalnızca aşk, bütün kâinata kâfi gelir.” Kalbinize emanetsiniz…