Bazen yazmak çok zor bir hal oluyor kâri. İnsan susmak istediği bir anda ne kadar çok zorlasan da konuşmaz, konuşamaz ya işte onun gibi bir şey. Gerçi ben daha önce “yazmak söylemekten değil de susmaktan bir cüzdür” diye söylemiştim. Ama galiba insanın bazen susmaya bile takati kalmıyor.

Hem boşuna demiyor ki Fuzuli

Derdime vakıf değil cânân beni handân bilir

Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir

Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil

Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah bilir

“Derdi olan söylesin” fehvasınca bir kâğıdın üzerine derdini, efkârını, âh u vâhını ve hatta günahını döken insanlar, güzel insanlardır. Vakte meydan okuyan ne dendiğinden ziyade ne yazıldığını düşleyen, kitapları yâri belleyen, geceleri uyku zincirine bağlamayıp da harflerin eşiğinde derviş misal bekleyen, hayallerde yaşamasa da hayalleriyle yaşayan, kendini sırlayıp da mürekkepten gözyaşlarıyla ağlayanlar, hayran olunmayacaksa da kalbi kırılmayacak insanlar onlar. Zira yazmak için her vakit yaşamak gerekmez. Yazanlar yaşamamış olanlardır fikrimce. Ya da düzelteyim; yaşayamamış olanlardır.

İşte belki de bütün bunlar için yazmak… Ağlar gibi yazmak, yanar gibi yazmak ve çocuklar ölmesin, öldürmesin ve öldürülmesin diye yazmak… Tam da bunun için yazmaya aşk kertesine varmış muhabbeti olan insanlar var. Dilsiz bir şeytan olmamak için parmaklarını kırarcasına yazanlar var. Şükür ki var.

Eski bir yazımda şöyle söylemiştim ve şimdi ondan daha ötesini yazmayacağımı bildiğimden tekraren alıyorum buraya;

Çok yazmak için çok okumak gerek demişti evvel vakitte bir hocam. Elhak doğru kelam. Lakin buna ekleyeceğim şeyler var şimdilerde. Bence çok yazmak için çok dertlenmek de gerekiyor. İnsan derdi olmadan yazamıyor mesela. Ya da daha fazla mübalağa edecek olursam, ağlamadan yazamıyor. Ne tuhaf değil mi okuyanlar yazanları hep mutlu sanıyor oysa. Lakin şunu söyleyeyim ben şimdiye kadar çok mutlu olan bir aydın, yazar, münevver ne tanıdım ne duydum ne de kitaplarını okudum. Okuduğum her kitapta kurutulmuş bir gözyaşı gördüm ve ben en çok gözyaşı kokan kitapları sevdim. Okur ile yazar arasındaki fark da bu belki; okur kitabının arasında çiçek saklar yazar ise sayfalar arasında gözyaşları kurutur. Hangisi daha kıymetli? Cevabını bilsem de vermeyeceğim. Sen kendin cevapla kâri. Yazar sana sayfalar arasında kurutulmuş gözyaşları hediye ediyor. Derdini yazıyor sana, seninle dertleşmek istiyor, ağlıyor yazarken ve noksanlığını biliyor. Eksiğini tamam etmek istiyor yazarak ve şahit ol diyor sana.