“Güzel olan her şey sabırdan sonra gelir” diyor eski zamanda yaşayanlar. Hakikatli bir söz. Zira acısı çekilmeyen, dert edilmeyen ve geceleri uykularını kaçırmayan ne varsa çok da kıymeti olmuyor. Bir çırpıda ele geçen bir çırpıda tükeniveriyor yani.

Ama sabır dedikleri zor kâri. Ben de biliyorum. Lakin yine de Allah’ın sabredenlerle beraber olduğunu bilmek ve böyle bir sırra ulaşabilme ihtimalini düşünmek bile sabretmek için yeterli geliyor bana. Ve bunca zor haline rağmen sabretmeye de sabır gerekiyor.

“Sabır” Arapça bir kelime. Dilimize gelip de yerleşmiş aslında tam olarak bir karşılığı yok bizde. Katlanmak falan dediğimiz zaman da öyle tel maşa bir şey oluyor. Boşluğunu dolduramıyor yani. Ama sözlüklerde “Sabır” kelimesinin bir anlamı daha var. Eski zamanda Araplar bir çeşit dikenli bitkiye –belki de kaktüs- de sabır ismini vermişler. Bilmiyorum sabretmenin verdiği acıyla bu dikenli bitkinin bir bağı var mıdır ama olması gerekir gibi geliyor bana.

Hem herkes sabırdan bahsediyor, sabrı tavsiye ediyor da –ben gibi- sabretmek sabırdan bahsetmenin ya da sabrı tavsiye etmenin sabretmekten kolay olduğundandır belki.

Neyse, geçelim. Benim bu kez sana bahsetmek istediğim kelime aslında sabır değil. Sabır yerine çokça kullanılan bir başka kelime var, hemen aklına gelmiştir zaten; tahammül. Aynı manadaymış gibi kullansak da aslında aynı anlama gelmiyor. Açıkçası tahammül bana daha efsunlu ve daha esrarlı bir tat veriyor. Bir hikayesi var ve bir şeyler anlatıyor gibi.

Tahammül de sabır gibi Arap asıllı. Taşımak, sırtlanmak gibi anlamları var. Yani birine tahammül ettiğinizde onu, onun derdini, sıkıntısını, çilesini alıp da içimizde taşıyoruz ya işte tam da bunun adı tahammül.

Aklıma ilk gelen beyti de yazmazsam olmayacak.

Tahammül mülkünü yıktın Hülâgü Han mısın kâfir

Ama dünyayı yaktınâteş-i suzân mısın kâfir

Kimin şiiri olduğunu bilmiyorsanız da az biraz divan şiirine bulaşmışsanız tahmin etmeniz zor değil. Nedim; hani şu Lale Devrinin hovarda şairi. Damdan dama atlarken dünya değiştirdiği söylenen şair…

Tahammülün çok da fazla akrabası var dilimizde. Kelimenin kökü HML. Kullandığımız hamal ile akraba mesela. Taşıma mesleğinin adı. Gerçi biz bu kelimeyi tam da doğru kullanmıyoruz ama olsun. Aslı hammal. Arapça’da bu vezinde kullanıldığında meslek adı yerine de geçiyor. Bundan başka akrabalığı bulunan bir kelime de “Hamil” o da taşıma işini yapan kişidemek. Hamle, ihtimal kelimeleri de aynı kökten sanırım. Ama emin değilim sadece sanırım.

Bir de hamil kelimesinin müennes yani dişil olanı var ki belki de en güzel emaneti taşıyan en güzel kişiler için kullanılıyor; hamile.

Çok güzel değil mi?