Kovid-19’un ülkemizde görüldüğü günden beri hemen herkesin takdir ettiği başarılı bir süreç yöneten Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın son dönemde yaptığı açıklamalar maalesef tedirgin ediyor.

Son dönemde vaka tablosundaki değişiklikten, hasta-vaka ayırımından bahsetmiyorum.

Konumuz aşı.

Başından beri tartışmalı olan PCR testinin kola gibi bir içecekte bile pozitif sonuç vermesi üzerine tartışmalar yeniden alevlendi.

Pozitifler gerçekten pozitif mi?

Hastalar gerçekten hasta diyelim ama vakalar gerçekten vaka mı?

Virüsün ortaya çıkışı, yayılışı, medya tarafından oluşturulan hava ve tıp dünyasının bile virüsün öldürücülüğü konusunda anlaşamaması bile başlı başına büyük bir sorun!

Gelecek tepkilerden olsa gerek, kimileri normal bir griple eş değer tutarken, birçoğu da dünyanın sonunu getirecek salgın olarak değerlendiriyor.

Oluşturulan korku ortamı, aşı-ilaç gibi “sektör” haline gelmiş bir “Sağlık Sistemi,  ‘Salgın Sistemi’ne dönüştürülüyor.

Korku salgını!

Tam da bu hengâmda başlayan, “Hangi ülkenin aşısı iyi?”, “Neden Çin aşısı alıyoruz, neden Pfizer-BioNTech aşısı almıyoruz?” gibi sorular da gündemimizde değil.

Aşı karşıtı değilim ama virütik rahatsızlıklar konusunda aşının ne derece etkili olduğu halen tartışmalı bir konumdayken, aşı olmak istemeyenlerin bir şekilde buna zorlanacağı yönündeki ifadeler can sıkıcı.

Yakın döneme kadar, aşı karşıtlarının özellikle teknoloji devi Microsoft’un sahibi Bill Gates üzerinden yürüttüğü “Herkese aşı yoluyla nanobotlar yüklenecek, böylece zihin kontrolü yapılacak” gibi ifadeler kullanacak kadar uç noktada değilim.

Fakat faydalılığı halen tartışılan aşı üzerinden hayatımın kısıtlanmasını kabul edemem.

Uçağa binmenin, toplu taşıma kullanmanın, belli haklara sahip olmanın “aşı şartı”na bağlanması zulümdür, istibdattır!

Hali hazırda devam eden HES kodu uygulaması bile bu anlamda kötü bir örnek teşkil ederken, aşı olmadım diye seyahat özgürlüğümün “Sağlık” bahanesiyle kısıtlanmak istenmesini çirkin ve kabul edilemez buluyorum.

“Zorunlu” ifadesi henüz kullanılmasa da Bakan Koca’nın açıklamalarındaki “Şimdilik” ifadesi bile oldukça ürkütücü.

Basın mensuplarının “Aşı zorunlu olacak mı?” sorusuna “Şimdilik düşünmüyoruz” cevabını veren Bakan Koca, “Daha çok ikna ederek kitlesel aşı” yapmayı düşündüklerini söylese de “ikna metoduna” dair soru işaretleri çoğalıyor.

Sayın Bakan açıklamasında, gelecekte aşının yaygın uygulanmasıyla birçok yapı, kuruluş ve şirketin aşı yapılmasını önemseyebileceğini, Türkiye’nin bunu düşünmediğini ama aşının yaygın uygulanması sonrasında uçağa binmek, otobüse binmek ve ulaşım için istenebileceğini, bu durumun bugünün konusu olmadığını, yaygın yapıldıktan sonra bunun doğal olarak güvenilirliğinin daha çok sağlamak için gündeme gelebileceğini vurguladı.

Bugünün konusu!

Bakan Koca, “Bunları şimdi düşünmeyin” demeye getirse de hastalandığında ağrı kesici, antibiyotik kullanmaktan bile uzak duran benim gibi insanlar için “Sorunlu” bir ifade olmuş.

Toplum sağlığı bahanesiyle insanları bir nevi fişleyen bu yöntemi reddediyorum.

Gerçekten çok güvenilir olsa bile aşı uygulamak istemeyen insanları, üstü kapalı bir şekilde bir nevi tecritle tehdit etmek, aylardır eve hapsolmuş, maske sebebiyle nefes alma özgürlüğü bile kısıtlanmış insanlar için zulümdür.

Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dijital Faşizm” uyarısı yaptığı bu günlerde Bakan Koca’nın üstü kapalı “Zorunlu” açıklaması oldukça “Sorunlu.”