Aşı tartışmaları bitmek bilmiyor.

Her kafadan bir ses çıkıyor. Bilen de bilmeyen de konuşuyor.

Vatandaş haklı olarak bu hengâmede yön bulmaya çalışıyor.

Milletin ekseriyeti “Biraz bekleyelim, sonra karar veririz” diye düşünüyor.

Bunun sebebi ilaç lobilerinin de etkisiyle sosyal medyada oluşturulan gereksiz soru işaretleri.

İlaçla, aşıyla hasbelkader alakadar olmuş bir gazeteci olarak bana da ‘aşı olacak mısın?’ diye sıkça soruluyor.

Cevabı vermeden önce aşı mantığını basit dille izah edeyim.

Hangi aşı olursa olsun, tek amacı var: O da bağışıklık sistemimizi dışarıdan gelecek virüse karşı eğitmek.

Tıpkı bir savaş tatbikatında düşmanın saldırma ihtimali olan noktaları belirlemek ve savunma birliklerinizi bu saldırılara verecekleri tepki için yetiştirmeyi amaçlamak gibi…

Yine tatbikat ve savaş stratejilerinden örnek vermek gerekirse, iki türlü aşı yöntemi mevcut.

Birincisi kendi birliklerinizden bir kısmını düşman birliği olarak kodlayarak ve saldırı stratejisi konusunda serbest bırakarak ordunuzun muhtemel zafiyet alanlarını tespit etmenizi ve bu saldırılara karşı tecrübeli hale gelmesini sağlayabilirsiniz.

İkincisi ise ordunuzu siber saldırı, kimyasal saldırı, terör saldırısı gibi her an gerçekleşme ihtimali olan durumlara karşı teyakkuz halinde bulunmasını sağlayacak şekilde zinde tutabilirsiniz.

Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet birimlerinin terör saldırıları konusunda nasıl bir bağışıklık kazandığını herhalde az çok tahmin edebiliyoruzdur.

Yine 15 Temmuz gecesi aziz milletimizin sokağa dökülerek tankların karşısında gösterdiği direnişin arkasında da, 27 Mayıs, 12 Eylül darbeleri, 28 Şubat ve 27 Nisan post modern darbe girişimlerinin darbe karşıtlığı konusunda kazandığı bağışıklık olduğunu söylersek yanlış bir benzetme yapmış olmayız.

Koronavirüs aşıları da bu örneklerle benzer yaklaşımları içeriyor.

İlaç üreticilerince geliştirilen Kovid aşılarını iki temel gruba ayırıyoruz.

Birincisi, vücudumuza virüsün hastalık yapmayacak kadar zayıflatılmış, bağışıklık sistemine, o virüsle nasıl mücadele edeceğini öğretecek miktarda virüsün geleneksel aşı tekniği vücudumuza enjekte edilmesi.

Bu yöntem konusunda bir asırdan fazla tecrübeye sahibiz.

Mevcut aşılar içerisinde sadece Çin’den ithal ettiğimiz aşı bu yöntemle üretiliyor. Tek dezavantajı uzun süreli korumuyor oluşu. Yani 5-6 ay sonra yeniden aşı olmamız gerekebilir.

Ancak aşı uygulanmaya başlandığı andan itibaren virüsün yayılımı bitme noktasına geleceği için uzmanlar tek doz bile yeterli olabilir görüşünü paylaşıyor. Bunu zaman gösterecek.

İkinci grupta ise yeni teknolojilerle üretilen genetik aşılar var.

DNA ve RNA bazlı bu aşıların, vücudu geleneksel yöntemde olduğu gibi geçici değil, kalıcı olarak virüse karşı savunma yapabilir hale getirdiği iddia ediliyor. Yani bir nevi genetik kodlarımıza bu virüse karşı nasıl savunma yapacağı öğretiliyor.

Üreticilerin iddiası bu yönde olsa da bu aşıların olumsuz tarafı bu yöntemin daha önce insanlarda tıbbi olarak kullanılmamış olması.

Virüsün tamamı yerine genetik bir parçasının verilmesi de etkinliği açısından soru işaretlerine sebep oluyor. Üreticiler bu soru işaretlerini gönüllülere yaptıkları testlerin etkinlik oranlarını yayınlayarak gidermeye çalışıyor. Bu aşıların saklanma ve taşınma zorluğuna vatandaşı doğrudan ilgilendirmediği için girmiyorum.

Bilinmesinde fayda olan bir başka detay ise ilaç geliştirmenin 4 aşaması.

Herhangi bir ilaç, laboratuarda ve insan genetiğine en yakın hayvanlarda etkinliğini kanıtladıktan sonra Faz 1 aşamasında az sayıda gönüllü ve sağlıklı insanlarda güvenlik testine sokuluyor. Yani insana zarar verip vermediği ölçülüyor.

Faz 2’de ise yine az sayıda gönüllü ve hasta insanda zarar verip vermediği ve etki göstermesi için hangi dozda kullanılması gerektiği bilgisi kanıtlanıyor.

Faz 3 aşamasına geçmiş ilaç ise artık kısmen de olsa güvenilir hale gelmiş denilebilir.

Bu aşamada daha geniş bir gönüllü grubunda hem ilacın etkinliği, hem uygulanmasına karar verilen doz miktarları testten geçiyor.

Yani ülkemizde uygulanacak Kovid aşısı için gönüllü olan 20 bin kişi, büyük bir fedakârlık sergilemiş oldu. Çinli Sinovac firmasının aşısı için Faz 3 aşamasını kendimiz de test etmiş olduk.

Faz 4 ise ilacın ya da aşının düzenli takip edilmesi sürecini ifade ediyor. Tüm ilaçlar aslında Faz 4 aşamasına devam ediyorlar diyebiliriz.

Bütün bunlardan sonra “Aşı olacak mısın?” diye soranlara benim gibi “Kovid teşhisi konulmuş ve hastalığı atlatmış kişiler” arasındaysanız antikor testi yaptırın diyebilirim. Uzmanlar bağışıklık kazanmışsanız 5-6 ay aşı olmanıza gerek olmadığını söylüyor.

Değilseniz, bu bilgiler ışığında takdir sizin.