Kirli ittifaklarla Türkiye’yi durduramazlarsa, yine kanlı darbelerle önümüzü kesmeye çalışacaklar!..

Müjdeler olsun Türkiye’m. Kendinle ne kadar gurur duysan yeridir çilekeş milletim. Artık saatlerini Londra ya da Washington’a göre değil, Ankara’ya göre ayarlayan bir dünyanın şafağındasın.

Garbın afakını saran çelik duvar, senin dağ gibi duran imanının karşısında eriyip yok oluyor. İstediği memleketi hallaç pamuğu gibi atan, milyonları yok edip, ulusal bağımsızlıklarını paçavraya çeviren ABD, “Türkiye duvarına” çarptığını itiraf etmek zorunda kaldı.

DÜŞMANIN ŞAHİTLİĞİ

ABD Başkan adayı Joe Biden’in ülkemiz hakkında yaptığı açıklama, aslında küresel emperyalizmin nasıl bir çaresizlik içinde olduğunun kanıtı. Terörle, darbeyle dizginleyemediği Türkiye’nin, Libya’dan Suriye’ye, Kızıldeniz’den Akdeniz’e uzanan meydan okuyuşunun Siyonist bir bedende yaptığı ağır tahribatın dünyaya ilanı bu sefil açıklama.

Artık, bin bir hileyle ve milyonlarca insanın kanı üzerine kurdukları egemenliklerini sarsan bir ülke var karşılarında. Yıkmaya çalıştıklarını itiraf ettikleri şey, bir siyasi partinin iktidarı değil, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde gerçekleşen ve tüm insanlığa umut vaat eden görkemli bir devrim. Türkiye’nin iki asır sonra yeniden ayağa kalkışının sefih bir vücutta dile gelişini izledi tüm dünya, Biden’in şahsında. Bu yönüyle bizim için bir iftihar vesilesi.

Oysa, kirli bir bohçanın içine toplanmışlar için ne büyük utanç! Meğer iktidarın eksikliklerini gidermek için muhalefet ettiklerini sandıklarımız, Batılı başkentlerde tezgâhlanmış oyunun küçük birer figüranlarıymış. Tescil oldular.

KILIÇDAROĞLU’NUN PERDESİ

Ana muhalefetin lideri, yabancı bir ülkenin başkan adayının pervasız sözlerinden rahatsız olacağına, açıklamanın yedi ay önce yapılması gibi bir mazeretin ardına saklanmayı yeğledi. Demek ki, bu kirli ilişkilerin ifşasından rahatsız olamayacak kadar yıkılmış perde.

Elbette, ocak ayında yapıldığında o kadar da önemli değildi bu ifşaat. Çünkü, ABD’li, Rusyalı ya da İsrailli pek çok siyasi, benzer sözleri sarf etti şimdiye kadar. Biden de o tarihte diğerlerinden farksızdı. Fakat şimdi o, kasım ayında yapılacak ABD seçimlerinin en kuvvetli adayı. Belki de yakın zaman sonrasının ABD Başkanı. Ülkemizde şimdi gündeme gelmesinden daha doğal bir şey yok.

Biden, darbeye gerek kalmadan İstanbul seçimlerinde olduğu gibi bir “ittifak”la ülkemizdeki küresel sömürüye boyun eğmeyen iktidarın yıkılabileceğini söylüyor. Kılıçdaroğlu’nun, bu ittifakın lideri olarak “mandacılık” ithamından rahatsız olması gerekmez miydi?

Niye gereksin?

15 Temmuz darbecilerinin eskortluğunda güvenli eve sığınıp, memleketin akıbetini çayını yudumlayarak seyreden birisinden ne bekliyoruz?

28 Şubat darbesinden sonra Meclis’te azınlık olmasına rağmen iktidar koltuğuna oturanlardan; 12 Eylül darbesinin anayasasını yazanlardan; 27 Mayıs darbesinin ardından iktidarı gümüş tepsi içinde teslim alanlardan darbe karşıtlığı beklemek abes değil mi? Tüm darbelerin halkın iktidarından rahatsızlık duyan Batılı güçler eliyle tezgâhlandığı ortadayken, bu darbe şakşakçılarından “bağımsızlık kahramanlığı” beklemek değil mi, asıl tuhaf olan?

Belli ki, kirli ittifaklarla Türkiye’yi durduramazlarsa, yine kanlı darbelerle önümüzü kesmeye çalışacaklar. Fakat artık o kadar kolay değil, Biden. Gözün kesiyorsa, hadi bi denesen?