Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar yaklaşık 10 milyara ulaşması beklenirken hayvansal proteine ​​yönelik artan ihtiyacın geleneksel üretim modelleriyle karşılanmasının sürdürülebilir olmayacağı ifade ediliyor.

Hayvansal gıdaya olan talep artarken bir taraftan da hayvancılığın çevre kirliliği ve küresel ısınmaya karşı olan etkileri de mercek altına alınıyor. Hayvan yetiştiriciliğinde artan arazi ve su kullanımları ile oluşan gübre yığınları nedeniyle yer altı sularının kirletilmesi ve oluşan metan gazının küresel ısınmaya katkı sağladığı ifade ediliyor.

Bu bağlamda gıda üretiminin çevresel ayak izlerini azaltmak için alternatif üretim tekniklerine yönelik çalışmalar önem kazanıyor.

Geleneksel yöntemlerle üretilen hayvansal gıdalarla ilgili diğer sorunlar hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar ile hayvanlarda kullanılan antibiyotiklerin ürünlerde kalıntı oluşturabilmesi ve bakterilerde antibiyotik dirençliliğin gelişimine katkı sunması.

Gıda hijyeni alanındaki tüm gelişmelere rağmen gıda kaynaklı hastalıkların önüne geçilememesinin ve bakterilerin antibiyotiklere karşı hızla direnç geliştirmeye devam etmesinin başlıca nedenleri arasında entansif (yoğun) hayvan yetiştiriciliğinin olduğu belirtiliyor.

İşte belirttiğimiz bu gerekçeler nedeniyle son on yıldır alternatif hayvansal gıda üretimine yönelik artarak sürdürülen araştırmalar neticesinde hayvan kullanılmadan, sadece hayvan hücreleri kullanılarak tamamen laboratuvar ortamında üretilen ve kültür eti olarak da adlandırılan laboratuvar eti artık ticari olarak tüketiciye ulaştırılma boyutuna geldi.

Hatta daha dört gün önce “Daha sağlıklı, daha sürdürülebilir yiyecekler üretmek için en son bilim ve teknolojiyi kullanıyoruz” sloganıyla bir şirket ürettikleri kültür tavuk etinin Singapur’da satışının onaylandığını duyurdu.

Böylelikle insan tüketimi için doğrudan hayvan hücrelerinden üretilen etin dünyadaki ilk yasal düzenleme örneği Singapur’da hayata geçti.

Singapur ve Amerika Birleşik Devletleri’nde tıp, toksikoloji, alerji, hücre biyolojisi ve gıda güvenliği uzmanlarından oluşan bağımsız bir bilim kurulunun ilgili firma tarafından üretilen kültür tavuk etinin insan tüketimi için güvenli ve besleyici olduğunu doğruladığı ifade edildi.

Bugüne kadar laboratuvar etinin ticari olarak yagınlaştırılamamasının önündeki en önemli engeller üretilen etlerin yüksek maliyetle üretilebilmesi ve ürünlerin yapı olarak gerçek ete benzememesiydi.

Yıllar içerisinde gerçek ete en yakın yapı, lezzet ve besleyici değere sahip et elde edilmeye çalışılırken laboratuvar üretim kapasitesi de önemli ölçüde arttı. Hatta yapılan projeksiyonlara göre 2050 yılına kadar dünya genelinde tüketiminin toplam et tüketiminin yüzde 70’ine çıkması bekleniyor.

Bu gıda üretim yönteminin hedeflenen oranlara ulaşabileceğini varsayarsak, gelecekte aynen insanlık tarihinde avcı-toplayıcılıktan tarım toplumuna geçişteki gibi bir kırılmaya neden olabilir mi?