Makam, mevki, para, statü, güç ve sosyal çevre bir araçtır. İyi yaşamak, iyiliği teşvik etmek ve yaymak, kötülüğü önlemenin aracıdır. Sağlıklı insan hedefi olan, yaşam pergelinin sabit ayağını kaygan zemine monte etmeyen, bu araçlarla insana fayda sağlayabilen kişidir.  Para, makam ve güç ve hatta dindarlık aynı zamanda birer öz-değer kaynaklarıdır. İnsanoğlu bunlarla iyi bir insan olabilirse yani bu araçları haz odaklı bir yaşamın amacı değil de anlam ve doyum odaklı bir yaşamın araçları haline getirebilirse huzurlu olur. Ancak amaç salt para kazanmak, güç elde etmek ve statü sahibi olmak şeklinde gelişirse zamanla nörotikleşir, böylece giderilse de doyurulamaz. Hep daha fazlasını istemeye başlar insan. Onu için maddi hedefleri mutlaka manevi bir yaşam çıpasıyla sağlam bir zemine sabitlememiz gerekmektedir.

İslami camiada son yıllarda yaşam hedeflerini ve öz-değer kaynaklarını belirleme noktasında ciddi zaaflar olduğunu gözlemliyor ve zaman zaman da tespit ediyorum. Hayatlarımız artık giderek daha hedonist, materyalist ve kapitalist bir zeminde yaşanıyor ve bu ekonomik, sosyal ve dini tüm katmanlardan bağımsız olarak her kesimde ortak bir biçimde ve benzer bir hızda yaşanıyor. Hızı da her geçen gün artıyor. Bugün batı ve neredeyse gelişmiş tüm ülkeler, geçmiş bağlarına ve kültürel kökenlerine dönmeyi, değerlerini tekrar yeşertmeyi son 10 yıldır denerken biz farklı bir yöne doğru mu gidiyoruz?

Avrupa’nın en büyük projelerinden birisi “kreşlerdeki çocukları huzurevlerindeki yaşlılarla bir araya getirmek”. Düşünün ne kadar trajikomik bir örnek. Önce modernleşmek için dede ve nineyi evden çıkaracaksın sonra onları bir araya getirmek için büyük bütçelerle projeler yapacaksın. Bizde henüz tam anlamıyla dede ve nine evden çıkmış değil ancak yakın zamanda bu gerçekleşecek gibi görünüyor. O zaman bizim de İngiltere gibi bir yalnızlık bakanlığı ve bir de yalnızlık nedeniyle intihar edenleri koruma ve önlemeden sorumlu genel müdürlük ihdas etmemiz gerekiyor. Zira İngiltere’de en az 10 milyon civarında yalnız var. Devlet bu yalnızların sohbet etmesi, muhabbet etmesi, kendilerini yalnız hissetmemesi ve böylece intihara yönelmemeleri için özel telefon hatları kurmuş. Arıyorsun ve o gün neler yaşadığını, kimlere kızdığını, hangi güzel anları yaşadığını anlatıyorsun ve çocuk ve akrabalarınla yapamadığın sohbeti yapıyorsun. Avrupa ve Batı bu durumda. Ayrıca 10 yılda bir din ve cinsiyet değiştirme akımları bilhassa İskandinav ülkelerinden başlayarak giderek artma eğiliminde. Bizde ise henüz bir çok şey yerli yerinde duruyor, akrabalık, komşuluk ve büyüklere değer verme, misafirperverlik gibi sosyal tutkallar sağlam. Ancak tehlike sinyalleri hızla çalıyor.

Paramız artınca değerimizin artacağını düşündük, makam ve mevkimiz artınca itibarımızın artacağını düşündük, gücümüz artınca huzurumuz da artar dedik. Ama yanıldık. Giderek daha da fazla yanılmaya devam ediyoruz. En büyük servet huzurla girilen bir ev, en büyük hazine iyi yetişmiş evlatlardır. Bunu unuttuk, başka evlere daldık, mahremiyeti yok ettik, ailemizi ihmal ettik.

Sorular baş ağrıtıyor, cevapları meçhul ya da çok acıtıcı.

Selametle.