ABD Başkanı Donald Trump ve rakibi Demokrat Parti adayı Joe Biden arasındaki başkanlık yarışı dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Arap ülkelerinde de ilgiyle takip ediliyor.

Ömründe tek bir kez dahi oy kullanmamış insanların seçim sonuçlarıyla ilgili yorumları havada uçuşurken aklı başında kişiler şu sorunun cevabını arıyor:

Biden kazanırsa ne değişecek?

Arap sokağında Trump’ın bir dönem daha başkanlık koltuğunda oturmasını dileyenler olduğu gibi seçim yarışında ipi Biden’ın göğüslemesini arzu edenler de var.

Trump’ın kaybetme ihtimalinin en çok “Onu ben kurtardım” dediği Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile en yakın müttefiki ve akıl hocası Abu Dhabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’i endişelendirdiği kanaati yaygın.

ABD Başkanı’nın “favori diktatörüm” dediği Abdülfettah es-Sisi’yi de listeye ekleyebiliriz.

Biden’ın seçim öncesi Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili söyledikleri ortada.

Demokrat Parti başkan adayının seçimi kazanması halinde hem Türkiye’yi ve hem de Suudi Arabistan’ı hedef alacağı, dolayısıyla Ankara ve Riyad’ın aralarındaki anlaşmazlıkları bir yana bırakıp Biden’a karşı işbirliği yapmaları gerektiği yönünde görüşler ileri sürülüyor.

Ancak bunun gerçekleşmesi oldukça zayıf bir ihtimal.

Birincisi, Suudi Arabistan’ın Türkiye’yle ilişkilerini düzeltebilmesi için Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) etkisinden kurtulması gerekiyor.

Mevcut şartlarda bu o kadar kolay bir şey değil.

İkincisi, hâlihazırda ülkeyi yönetenler Biden kazansa dahi Washington’a karşı kendilerini koruyabilecekleri silahlara sahip olduklarını ve Türkiye’yle işbirliğine ihtiyaç duymayacaklarını düşünüyorlar.

Riyad’ın elindeki o silahların başında da para ve İsrail desteği geliyor.

İşadamı kimliğiyle işi tamamen ticarete döken Trump gibi olmasa bile Biden’ın Körfez ülkelerinden kazanılan tatlı parayı gözden çıkarması ve yeni silah satışı anlaşmalarına hayır demesi beklenmiyor.

BAE ve Bahreyn kısa süre önce İsrail ile ilişkilerini normalleştirme anlaşmasını imzaladılar.

Suudi Arabistan henüz benzer bir anlaşma imzalamasa da bu yöndeki adımları hararetle destekliyor.

Beyaz Saray’da imzalanan o anlaşmanın bir amacı Trump’a seçim desteği vermekti.

Diğer bir amacı ise ABD Başkanı seçilmesi halinde kendilerini hedef alabilecek Biden’a karşı İsrail’in himayesine sığınmaktı.

Suudi Arabistan ve müttefikleri, Trump’ın seçilememesi halinde dahi Yahudi lobisinin sağlayacağı korumanın yeterli olacağını düşünecekler ve Türkiye’yle yakınlaşma ihtiyacı hissetmeyecekler.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri’nin “Libya krizinin çözümü için Türkiye’yle işbirliği yapmayacağız” şeklindeki açıklaması söz konusu cenahın Ankara’yla ilişkilere bakışının özeti.

ABD’deki başkanlık yarışında Biden’ın önde olduğu görülüyor.

Türkiye, Washington için kolaylıkla gözden çıkarılabilecek bir ülke değil.

Ocak ayında Beyaz Saray’a yerleşmesi halinde Biden da bu gerçeği mutlaka göz önünde bulundurmak zorunda kalacak.

Türkiye’nin Suudi Arabistan ve benzeri ülkelerle Biden’a karşı işbirliği yollarını aramak yerine kendi gerçekleriyle ve çıkarları doğrultusunda hareket ederek yeni yönetimle ortak çalışabileceği alanlar üzerinde yoğunlaşması daha doğru olacaktır.