Hayatımız önce rol modellerimizi taklit ederek, sonra kendi tarzımızı oluşturarak şekillenir. İnsan kendisini iyi hissettirecek, daha iyi standartlara taşıyacak olan şeylere fıtratı gereği meyleder. Kendisini dengeleyecek bir inanç sistemi yoksa, sonu olmayan bu daha iyi standartlarda yaşayabilme arzusu insanı yönetmeye başlar. Bu ise, halimizden şikâyete, ulaşmak istediğimiz seviyeye hasrete ve bizi vasıtalara tevessül etmeye, onlarda her türlü yolu meşru göstermeye doğru bizi ilerletebilir. Bu bir insanın hayatı için çok riskli bir durumdur. Çünkü ulaşmak istediğimiz seviye bizim gözümüzde ne kadar önemliyse, göze aldığımız bedeller de o kadar büyük olur.

Şikâyet kültürü ile büyüdük

“Niçin daha iyi not almadın?”, “Niye daha çok kazanmıyorsun?”, “Ben daha iyi şartlarda yaşamayı hak ediyorum. Benim falancadan ne eksiğim var?” tarzındaki şikâyetler, yolumuzu da yolculuğumuzu da değiştirebilir. Bu dünyaya geliş amacımızı, rahat ve konforlu yaşamak ve günümüzü gün etmekmiş gibi algıladığımızda, o zaman bunun gereğini yapmak ta bir mecburiyetmiş gibi gelebilir. Bu ise hayatımızın bir yarış içinde geçmesi anlamına gelir. Hep daha iyisi” diye bir arayışa girersek, olmadığında krize girmekten başka seçeneğimiz kalmaz. O zaman önce niçin dünyaya gönderildiğimizden başlayarak, fabrika ayarlarımızı hatırlamak yerinde olur kanaatindeyim.

Amaç ne araç ne?

Dünyaya gelme gayemiz sınanmak, bu beşer yapımızdan bir insanı kâmil ortaya çıkarmak, zorluklarla ve sıkıntılarla karşılaştığımızda doğru davranarak ve sonucunu Allah’a (cc) havale ederek sabretmek için gönderildik. Verenin alanın, azaltıp çoğaltanın sadece Allah (cc) olduğunu bilerek, cennetin zengin ve refah içinde yaşayanlara değil, Allah’a (cc) ve O’nun güzel Rasulüne (sas) en iyi itaat edenler için olacağını, yürekten iman ederek hayata geçirebilmemiz amacımız olmalı. Bizi Allah’a (cc) yaklaştıran her şey amacımız için birer araçtır. Araçlarla amaçlar yer değiştirirse o zaman bizim için dinimiz değil, duygularımız ve ihtiyaçlarımız bizi yönetiyor demektir.

Şikâyet nedir ve ne işe yarar?

Şikâyeti, memnun olmadığımız bir şeyi dile getirmek olarak tanımlayabiliriz. Kullanılan dil ve üslûp bizi maksadımıza ulaştırabilir ya da uzaklaştırabilir.Şikâyet etmek­,seçilen kelimeler ve kullanılan dil ve üslûba göre, bir nevi hesap sorma, paylama, “Ben biliyorum sen bilmiyorsun” “Ben bu durumdan şikâyetçiyim” anlamına gelebilir. Her durum için bir suçlu üretme, suçunu yüzüne vurarak güya daha iyi olmasını sağlama çabaları, niyetimiz ne olursa olsun iyi sonuç vermez. Söylenilecek şeylerin bilgilendirme üslûbu ile yapılması lâzımdır. Birde, olan her şeyden bir şikâyet üretenlerimiz var ki bunlar, şükür kotasını şikâyet kotası ile sıfırlayabilir. Her türlü sıkıntıyı kuldan bilmek, farkında olmadan Allah’ı (cc) devreden çıkarmaktır. Kul yanılır, daha sonra tedbir alarak bunu faydaya dönüştürür. “Olanda hayır vardır” diyerek, yaşadıklarımızdan bizim öğrenmemiz gereken hususlara dikkat kesilerek, kulu bilgilendirip daha sonra yönümüzü Allah’a (cc) dönerek, bize verilen mesajları anlamaya çalışmak, insanı kâmil olma yönünde önemli bir husustur. Şikâyetsiz yaşamak ise, ilim ve irfan sonucunda Rabbimizin (cc) lütfu ile elde edilecek bir mertebedir.