Aslına bakarsanız hayatta bir süreç olarak devam eden her şey için geçerlidir bu cümle. Yani oluşum ve ilerleme aşamasında gerekli müdahaleleri ve düzeltmeleri yapmak, lüzumlu tedbirleri almak, sonucun en üst düzeyde ve en iyi kalitede gerçekleşmesini sağlar.

Elbette sağlıklı yaşamak için de, sağlığımızı korumak için de bu dikkat ve ihtimam her zaman gereklidir. Çevrenize bir bakın, bazı kişiler sahip olduğu beden sanki kendisinin değil de başkasınınmış gibi sağlığıyla ilgili hiçbir şeyi önemsemeden, özensiz ve vurdumduymaz bir tarzda yaşar. Vücudumuzun kendini yenileme ve iyileşmede öyle muazzam bir kapasitesi vardır ki, bu kapasite aslında varlığı ve önemi çok da bilinmeden kullanılan bir hazine gibidir. Yaşam alışkanlıklarına, beslenmesine ve kısaca sağlığına özen göstermeyen kişiler bu hazineyi rahatça harcarlar. Ama bir gün, hiç birikim yapılmamış bir banka hesabı nasıl boşalırsa, hiç desteklenmemiş bakımı yapılmamış bir ev nasıl harap olur çökerse, aynı buna benzer şekilde vücudun da yaratılıştan sahip olduğu bu kapasite azalır ve bitmeye başlar.

Fırsat buldukça hep bahsettiğimiz gibi, hastalıklar bir anda başlamaz. Bozulmalar en temel seviyede hücrelerden başlar ve adım adım ilerleyerek doku, organ ve sistem düzeylerine kadar ulaşır. İşte bozulmalar tam da bu düzeyde iken kişi, birtakım hastalık belirtileriyle bir poliklinikten diğerine koşar. Hastalık belirtilerinin ortaya çıkması ile kesin hastalık teşhisinin konulması arasındaki süre kişiden kişiye farklılık gösterir. Anne-babadan gelen genetik altyapı, kişinin yaşam alışkanlıkları, vücudunun fizyolojik olarak zayıf olduğu yönler ve bazen de kişinin mesleği bu süreyi etkiler. Ancak her halükarda yapılacak en akıllıca davranış, işi temelden ele almak, hastalıklar oluşmadan tedbir alarak sistemi korumak ve desteklemektir. Bazı okuyucuların, “Biz o kadar da kafa yoramayız, yaşayıp gidiyoruz işte” dediğini duyar gibiyim. Ancak maalesef gerçek hayatta hiç de öyle yaşayıp gidilmiyor, bu özensizliğin, ihmalkarlığın ve iyilikleri, faydalı olan şeyleri sürekli ertelemenin bedeli çok ağır bir şekilde ödeniyor. Bunu herkes kendi yaşamında ve çevresinde çok da kolay gözlemleyebilir.

İşi çok temelden ele alamayan, sağlığın önemini geç fark edenler de elbette çoğunlukta. İnanın, vücudumuzun hoşgörüsü ve affediciliği çok fazla. Yeter ki son noktaya varmadan elinizden geleni yapın. Hastalık belirtileri ortaya yavaş yavaş çıkmaya başladığında, burada iki seçenek vardır. Birincisi, bu belirtilerin temelinde hangi problemlerin olduğunu bulma yoluna gitmek ve bunu düzeltmeye çalışmak. İkincisi ise Batı tıbbının genel öğretileri üzerinden giderek bu belirtileri baskılamayı seçmek.

İkinci yol elbette daha kolay gibi görünse de, sonuçları itibariyle hem daha acı verici, hem daha pahalı, hem de uzun vadede durumu daha ciddi boyutlara ilerleten bir seçenektir. Çünkü baskıladığınız belirtiler ve kullanılan ilaçlar, zamanla buzdağının görünmeyen kısmı gibi derinlerde hastalığın daha fazla temellenmesine yol açar. Örneğin, vücudunda şeker ve insülin dengesizliği ile ilgili belirtiler yaşayan kişiler, bu konuyla ilgili temele yönelik tedbir almazlarsa, ilerleyen dönemlerde insülin direnci ve metabolik sendromla karşılaşmaları kaçınılmazdır. Ve asıl üzücü olan, bunun hemen akabinde diyabet teşhisi ile yaşamlarına devam etmeleridir.

Şunu her zaman hatırlamakta fayda vardır ki, hastalık belirtilerini görmezden gelmek onları hiçbir zaman ortadan kaldırmaz. İlaçla bu belirtileri baskılamaya çalışmak ise, sistemi kısaca “öyle çalışma, böyle çalış” diye zorlayarak yeni bir yola sokmaktır. Tabii ki vücudunuz önceleri bazı reaksiyonlar gösterse de, sizin ona zorla verdiğiniz ve sisteme yerleştirmesi için baskı yaptığınız ilacı eninde sonunda kabul edecektir. Ancak bunun bedelini bir süre sonra ağır bir fatura olarak size er ya da geç ödetecektir.

Yaptığımız çalışmalarla ve yeni bilimsel araştırmaların ışığında, işi temelden ele almak isteyenlerin her zaman yanındayız. Emin olun bu yol daha keyifli, daha acısız ve daha kolay.

Yazarın web adresi: www.emineakin.com