İnsanın varoluş amacı sadece kendini inşa ederek “mamur” olmak değil, aynı zamanda varlığı inşa edip “mimar” olmaktır. İnsan; kendini inşa edip “kâmil” olurken, aynı zamanda diğer bir varlığı inşa ederek “mükemmil” olur.

***

Kur’an’da pek çok ayette ahiretle dünya kıyaslanır. İnsanların Dünyadayken ahiret için hazırlık yapmaları istenir.

***

Haşr Suresi 18. Ayet: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”

YOLCULUĞA AZIK LAZIM

Ahiret için, Allah rızası için, asıl sonsuz yaşam için tedarik yaparak, manevi azık temin etmek gerekir. Zamanı bereketlendirmenin özü esası budur.

Ölüm toprak oluş, yok oluş değildir. Ölümle birlikte hesap var, mizan var, yaşam var.

***

Bakara Suresi 194. Ayet : “ Bir de (yol için) kendinize azık edinin. (Bilin ki) azığın en hayırlısı takvadır.”

***

Zamanı bereketlendirmenin bir yolu da insanın takvaya erişmesi ve takvaya ulaştıracak eylemlerle zamanı inşa etmesidir. Zamanı inşa etmek demek; ibadetle geçirilmiş yaşam,ilimle geçirilmiş yaşam, insanlık için faydalı bilgi üreterek geçirilmiş yaşam, Allah’a itaat yolunda geçirilmiş yaşamdır. Bu yolda yapılan harcamalar, sarfiyat, fedakârlık, insanı ebedîleştirir.

***

Şehitlerin ölümsüzlüğündeki hikmette budur işte… Hatıralarıyla, eserleriyle aramızda yaşamaya devam ederler. Kur’an’da ifade edilen şehitlerin ölümsüzlüğünün ifade ettiği anlam da budur.

***

Bakara Suresi 154.Ayet: “Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz.”

***

Allah yolunda ölmek, şehit olmak sıradan bir ölüm gibi değildir. Bu sebeple şehitlere “ölüler” demek, onların ölüp yok olduklarını düşünmek yanlıştır; aksine onlar diridirler; fakat insanlar bunu fark edemez, onların diri olduğunu hissedemezler.

***

Müfessir Taberî ayeti şöyle yorumluyor: “Çünkü ölü, hayatı bitmiş, duyuları yok olmuş insandır; bu sebeple de hiçbir şekilde hiçbir şeyden lezzet alamaz, hiçbir nimeti algılayamaz. Hâlbuki sizden veya diğer kullarımdan biri benim yolumda katledilmişse böyleleri benim nezdimde diridirler; onlar, bol nimetler, geniş rızıklar içinde mutlu bir hayat yaşamaktadırlar…”

***

Müfessir Fahreddin Razi’nin tefsiri de şöyledir: “Sabır gösterip namaz kılarak dinimi yaşatma konusunda benden yardım isteyin. Bu hususta düşmanlarıma karşı mallarınızla, bedenlerinizle mücadele gerekir de bunu yaparken canlarınız telef olursa zannetmeyin ki kendinizi zayi ettiniz! Aksine iyi bilin ki ölenleriniz benim nezdimde diridirler”

***

Müfessirlerin çoğu bu ayeti, ruhun ölümsüzlüğü inancıyla açıklamışlardır. Buna göre esasen ölüm olayı, ruhun bedenden ayrılmasından ibaret olup ölen ruh değil bedendir. Ölümle ruh bedeni ter keder, beden canlılık fonksiyonunu tamamen kaybeder ve zamanla çürür gider (her canlının ölümü tadacağı ve bunun ne anlama geldiği hususunda bk. Âl-i İmrân 3/185); ruh ise varlığını sürdürür.

***

Ölümden sonra iyilerin ruhları ahiretteki güzel makamlarını görerek onunla mutlu olurlar; kötülerin ruhları da cehennemdeki yerlerini görerek bundan elem duyarlar. (Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 240-241)

***

Zamanı Allah’ın razı olacağı amellerle/davranışlarla inşa etmek, zamanın bereketine ermenin temel noktasıdır ki Kur’an bunu en genel anlamda “takva” olarak isimlendiriyor.