Eğitim hayatımız boyunca birçok sınavdan geçeriz.

Kimi sınavlara kısa bir hazırlık yeterli olur; kimisi için ise uzun süre vakit gerektirir.

Kimimiz tembellik eder, sınavları önemsemez; iyi bir şekilde hazırlanmadan sınava girer, kötü sonuçlara katlanmak durumunda kalır.

Belli bir başarı elde etmek isteyenler sınavın hakkını vermeye çalışır ve sorumluluğun gereği olarak ciddi bir hazırlık süreci geçirir.

Sınavın ağırlığına göre hazırlık süreci de o derece ağır ve yorucu geçer.

Ama sınavı verdikten sonra, hele bir de güzel geçmişse sınav, ayaklarınız adeta yerden kesilir, üzerinizden çok büyük bir yükün kalktığını hissedersiniz.

Sınav tarihi yaklaştıkça üzerimizdeki etkisi de yoğunlaşır.

Gecemizi gündüzümüze katar, bize keyif veren birçok eylemden feragat eder hazırlanırız sınavlara.

Kimi zaman zaman yetmez.

Keşke deriz; keşke biraz daha vaktimiz olsa, biraz daha iyi hazırlanabilseydik.

İnsan zaman açısından sıkıştığı vakitler bu keşkeleri çok daha fazla kullanıyor.

Her bir sınavın, zaman kaybetmenin dışında, telafisi mümkündür.

En az ikinci bir şans sunulur.

Bu açıdan çok büyük bir kayıp olarak görülmemelidir, başarısız olduğumuz sınavlar.

O yüzden sınavı kötü geçenler için, ‘Üzülme! Hayatın sonu değil ya!’ şeklinde teselli sözcükleri kullanılır.

Tabi sınavları sadece eğitim hayatımızda yaşamayız.

Hayat insanın en büyük sınav alanıdır.

Sınavın içerisindeyiz.

Ve sürekli bir şeyler yazıyoruz; iyi ya da kötü.

Ne zaman nokta konacağını bilmediğimiz bir ana kadar istediğimizi yazma fırsatı tanınmış her birimize.

Yalnız bu sınavda yazılarımız, yazdıklarımız ve söylediklerimizden daha çok, niyetimiz ve eylemlerimiz değer kazanıyor.

Sınavın ne zaman noktalanacağını bilmeyişimiz, bizlere birçok şeyi ertelettiriyor.

Oysa Peygamber Efendimiz a.s. ‘Hayırlı işlerde acele ediniz’ buyurmuştur.

Acele etmeliyiz ki, iyilik ve güzellikler şahidimiz olsun.

Farkında olsak da, olmasak da hayatta da sınavdayız.

Sınav gerilimini üzerimizde taşımıyoruz; zira sınavımızın ne zaman sona ereceğini bilmiyoruz.

Acaba bilsek, hayat defterimize yazma işleminin sona ereceği anın zamanını bilsek, sağlıklı bir yaşam süremezdik.

Bu dünyanın geçiciliğini bilen biz faniler sınavda olduğumuzun farkında dahi değiliz çoğu defa.

Dünya meşgalesi bizi bitirene kadar oyalamaktadır.

Meşgale bitmez ama bizi, zamanımızı, ömrümüzü bitirir.

Bu gök kubbe altında milyarlarca insan nefes almış, yaşamış, oyalanmış ve vakti geldiğinde arkasına bile bakamadan her şeyi bırakıp gitmiştir.

Zamana, ana iyilik tohumu ekmeyenler, Allah’a kulluğun gereğini şahit tutmayanlar arayacaklardır bu zamanları.

Keşkeler keşkeleri kovalayacak.

Bir fırsat daha talep edecekler.

Ama iş işten geçmiştir artık.

Hayat sınavını yüzünün akı ile veren, Rabbinin razı olduğu bir hayat süren ve öylece nefesini teslim eden kişi, meleklerin selam ve esenlik dilekleri içerisinde cennete girdiklerinde hayatlarındaki tüm yorgunluğun ve üzüntünün yükünü atmış olacaklardır.

Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.

Önemli olan geçici ve telafisi mümkün olan sınavı kaybetmek, kazanmak ya da kaçırmak değil; telafisi mümkün olmayan hayatı kaçırmamaktır.