İran Devrim Muhafızları komutanlarından Mahmud Çaharbaği, İran televizyonunda yaptığı açıklamada Hamaney’in Kasım Süleymani’yi Beşşar el-Esed’in devrilmesini önlemek amacıyla Suriye’ye gönderdiğini, Kasım 2012’de Süleymani’yi Suriye’de muhaliflere karşı savaşırken gördüğünü ve o zamanlar DAEŞ’in henüz ortada olmadığını söylemiş.

İranlı komutanın bu açıklaması, “İran’ın Suriye’deki varlık sebebinin DAEŞ’le mücadele olmadığının itirafı” şeklinde yorumlandı.

Suriyeli muhaliflerin rejime karşı elde ettiği ciddi kazanımların ardından ortaya çıkarak dengeleri değiştiren ve en büyük zararı devrimcilere veren DAEŞ adlı maymuncuk örgüt, bir takım planların hayata geçirilmesine zemin hazırlarken dikkatleri başka yöne çekerek kirli ilişkileri de perdeliyor.

PKK/YPG’nin “DAEŞ’le mücadele” adı altında her yönden desteklendiğini ve Türkiye’nin terör örgütüne yönelik operasyonlarına “DAEŞ’le mücadeleyi zayıflatır” bahanesiyle itiraz edildiğini hatırlayın.

Irak’ın başkenti Bağdat’ın Tayaran Meydanı’nda Perşembe günü gerçekleştirilen çifte intihar saldırısında 32 kişi hayatını kaybederken 110 kişi de yaralandı.

Onlarca masum insanın ölümüne ya da yaralanmasına yol açan kanlı saldırıyı terör örgütü DAEŞ üstlendi.

“Yenildi, bitti” denilen örgütün bu eylemi Joe Biden’ın ABD Başkanı olarak yemin ederek göreve başlamasının hemen ardından düzenlemesi dikkat çekiciydi.

Bağdat’ta patlayan bombaların bir şeylere zemin hazırladığı kesin.

Saldırının arkasındaki gerçek failin kimliği ve amacı konusunda farklı görüşler ileri sürülüyor.

Tahran’ın Washington’a mesaj verdiğini söyleyen de var, ABD’deki yeni yönetimin işe hızlı başladığını ileri süren de.

Saldırının üzerinden bir saat geçmeden olay mahallinin alelacele yıkanması, “Failin tespit edilmemesi için deliller karartılıyor” şeklinde yorumlara yol açtı.

İntihar saldırılarının kimin işine yaradığına bakarak gerçek fail hakkında kesin bir şey söylemek zor.

DAEŞ’in yeniden ortaya çıkması ya da çıkarılması bir süredir hükümetle sorun yaşayan İran destekli Şii milis gruplarını rahatlatacak.

Saldırılardan yarar sağlayacak bir diğer grup ise PKK.

Önümüzdeki günlerde “DAEŞ’le mücadeleye destek” adı altında terör örgütüne yeni silah sevkiyatları yapılırsa ya da Türkiye’nin Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik olası bir operasyonuna “Öncelikle DAEŞ tehdidini ortadan kaldırmaya odaklanmak gerekiyor” gerekçesiyle karşı çıkılırsa kimse şaşırmasın.

Bağdat’ta patlayan bombaları İran’ın ve Şii milis gruplarının Biden’a “DAEŞ’e karşı birlikte mücadele edelim” mesajı olarak okumak da mümkün.

Obama döneminde ABD Başkan Yardımcısı olan Biden, o dönemin Ortadoğu politikalarını ve planlarını raftan mı indirecek?

Bu sorunun cevabını zaman gösterecek.

Lloyd Austin ve Brett McGurk gibi aktörler geri dönse de aynı oyunun hiçbir değişiklik olmadan yeniden sahneleneceğini beklemek yanlış olur.

Çünkü dört yılda dünyada ve bölgede çok şey değişti.

İran’la imzalanan ve Trump tarafından iptal edilen nükleer anlaşmaya yeniden dönmek isteyen Biden’ın başkanlığında Washington ve Tahran’ın hangi konularda ve nasıl bir anlaşma sağlayacakları, bölge ülkelerinin söz konusu anlaşmaya ne ölçüde tepki verecekleri senaryoyu şekillendirecek.