ABD’deki tartışmalı seçim süreci nihayet sonra erdi ve Joe Biden üç gün önce düzenlenen törenle yemin ederek ABD’nin 46’ncı Başkanı olarak göreve başladı.

Yemin töreni sadece Amerika’da değil tüm dünyada ilgiyle takip edildi.

Çünkü ABD Başkanı’nın kim olduğu ve benimsediği politikalar öyle ya da böyle diğer ülkeleri ve vatandaşlarını da ilgilendiriyor.

Örneğin, Trump döneminde bazı İslam ülkelerine uygulanmaya başlanan seyahat yasağı Biden’ın ilk gününde kaldırıldı.

Arap sokağında Beyaz Saray’ın yeni sakinine bel bağlayanların Demokrat Parti adayına oy veren Amerikalıların birçoğundan daha heyecanlı olması dikkat çekiciydi.

Söz konusu kesimlerin ve kişilerin her birinin ABD Başkanı’ndan ayrı beklentileri var.

Kimi Trump’ın aldığı yanlış kararların Biden tarafından düzeltilmesini, kimi de Demokrat ABD Başkanı’nın ülkesindeki iktidarı devirmesini arzu ediyor.

Bazıları beklentilere kendilerini o kadar kaptırmışlar ki, kurdukları hayallerin bugünden yarına gerçekleşeceğini zannediyorlar.

Türkiye’de Biden’ın Erdoğan’ı devirip kendilerini iktidara getireceğine inananlar olduğu gibi Araplar arasında da acayip havalara girenler yok değil.

Fakat günün sonunda birçoğunun hayal kırıklığına uğraması kaçınılmaz.

Bazı şeyler şeklen değişse de özünde aynı kalacak.

Örneğin, Trump Mısır cuntası lideri Abdülfettah es-Sisi için “favori diktatörüm” demişti.

Biden aynı ifadeleri kullanmayacak fakat Amerika’nın Mısır rejimine desteği devam edecek.

ABD’deki yeni yönetimin Mısır’daki ve diğer Arap ülkelerindeki demokrasi mücadelelerine destek vereceğini zannedenler boş hayallerle kendilerini avutuyorlar.

Yeni yönetimde ABD Dışişleri Bakanı olması beklenen Antony Blinken, şimdiden birçoklarının hayallerini suya düşürdü bile.

Trump, Kudüs’ü “İsrail’in başkenti” olarak tanımış ve ABD Büyükelçiliği Tel Aviv’den Kudüs’e nakledilmişti.

Blinken, söz konusu karardan geri adım atılmayacağını ve büyükelçiliğin Kudüs’te kalacağını, İsrail’e desteklerinin süreceğini söyledi.

ABD’deki eski ve yeni yönetimlerin Filistin’e yaklaşımları arasında şöyle bir farktan söz edilebilir:

Trump açıkça Filistin davasını tasfiye etmeye çalışıyor ve iki devletli çözümden bahsetmiyordu.

Biden ise muhtemelen Filistinliler ve İsrail arasında yılan hikâyesine dönen müzakerelerin yeniden başlatılması çağrısında bulunacak.

Tabii o müzakerelerden -daha öncekilerde olduğu gibi- Filistinliler lehine hiçbir sonuç çıkmayacak.

Mısırlı ve Yemenli muhalifler, Biden’a seslenerek ülkelerindeki demokrasi mücadelesine destek vermesini istiyorlar.

Suudi Arabistanlı muhalifler de ABD’nin yeni yönetiminin Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili CIA raporunu açıklamasını ve Riyad’a baskı yapmasını bekliyorlar.

Arap Baharı başladığında ve Mısır’da halkın özgür iradesiyle seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi askeri darbeyle görevinden uzaklaştırıldığında Beyaz Saray’da Demokrat Partili Başkan Barack Obama oturuyordu.

Bugünkü ABD Başkanı Joe Biden da Obama’nın yardımcısıydı.

Arap ülkelerinde diktatörlüklere karşı mücadele veren ve Batı’nın kendilerine destek olacağını düşünen gençler için kıllarını dahi kıpırdatmadılar.

Aynı Biden’ın bugün farklı davranacağını zannetmek en hafif tabirle basiretsizliktir.