Onlar Pavlos’un farklı versiyonu -IV

Hak ile bâtıl savaşının asırlardır sürdüğünü bilir, yazar ve söyleriz. Biliriz ki bu savaş kıyamete kadar da devam edecektir. Karanlıklara düştüğümüz vakitlerde önümüzü aydınlatacak olan ise; kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha’dır.

Bâtılın insanlığa saldırısı, ümmeti “risalet” müessesinden uzaklaştırarak idlal eden mel’unlar eliyle olmuştur. Asrımızın büyük mel’unu Fetullah Gülen de insanları “Din maskesi”yle kandırma yoluna gitmiştir. Tıpkı Pavlos gibi, Abdullah İbn-i Sebe gibi…

Ülkemizin çok büyük bir kesiminibaştan çıkaran, aldatan, kandıran ve ayartan bu büyük mel’un, Müslümanları “İslamsız”, Nurcuları da “Risale-i Nur”suz bırakmaya çalıştı.Tasavvufun hakikatinden uzak “Tarikatların” ihdas edilmesine önayak olan da,Fetullah Gülen ve avenesidir. FETÖ denilen belanın ne kadar büyük tehlike olduğunu yıllardır yazıp çizerim. Bugünkü yazımda da “Risale-i Nur”un ne olduğunu, neleri anlattığını, hangi tehlikelere dikkat çektiğini aktarmak istiyorum.

KUR’AN VE HADİS’İN MANASINI ANLAMAK İÇİN!..

“Risale-i Nur nedir?” diye bir sual vaki olsa,“İ’caz-ı Kur’an-ı beyandır” şeklinde cevap veririm. Zira Risale-i Nur, i’caz-ı Kur’an-ı beyanla birlikte, usul-ü Kur’an’dır. Risale-i Nur’u “ehlinden” ders alan bir kişi, Kur’an’ın 6666 ayetinin her birini, birçok vecihle anlayabilecek bir “müfessir” seviyesine ulaşabilir. Bu bir kaziyeyi mümkünedir. O şartla ki bu nurlu eseri okuyan kişi, manâyı ismiyle bakmasın, müstakil bir eser niyetiyle okumasın. Kur’an’ın ve hadisin manasını anlamak için okusun…

Mesela aylarca üzerinde çalıştığım ve okumaya muvaffak olduğum 23’üncü söz isimli eser, Tin Suresi’nin 4 ila 6 ayetlerinin tefsiri olup, mezkur ayetler iki bölüm halinde işlenerek; muhteviyatı beş nokta ve beş nükteden müteşekkil olup, on farklı şekilde tefsir edilmiştir. Bununla birlikte bu eser içinde, Kur’an’ı anlayacak onlarca usul ve üslupları da ihtiva etmektedir.

NASIL VE NEDEN YAZILDI?

Peki, Sözler, Lem’alar, Mektubat, Şualar, Asayı Musa, İşarat-ül İ’caz, Mesnevi-i Nuriye ve Kızıl İ’caz’dan müteşekkil olan bu tefsir-i Kur’an-i; nasıl ve neden yazıldı? Bunun için şu ibretli ve tarihi vak’ayı bilmekte fayda vardır:

Bir ara Müstemlekât nazırlığı da yapan 19. Asırdaki meşhur İngiliz politikacılarından William EwartGladstone, İngiltere’nin bilhassa İslam ülkelerindeki sömürge politikalarının başarısı için meclis-i meb’usana şöyle bir rapor verir: “Teftişim neticesinde gördüm ki: Müslümanların elinde Kur’an var ve herkes onu öğrenip öğretiyor. Onları bu Kur’an’dan soğutmak lazımdır. Eğer böyle devam ederse, birkaç sene sonra yine Müslümanlar güçlenerek eski izzet ve şevketlerini ele geçirirler ve bizim onlar üzerindeki tasallut ve hâkimiyetimiz sona erer. Sadece maddi güçle onları mağlup edemeyiz.”

28 SENELİK ÇİLE VE 19 KEZ ZEHİRLENME!..

İngiliz Müstemlekât Nazırının, “Bu Kur’an Müslümanların elinde varken, biz onlara hakiki hâkim olamayız. Bunun kaldırılmasına ve çürütülmesine çalışmalıyız.” sözünü,  Bediüzzaman gazetede okur, Alem-i İslam üzerindeki bu sinsi planları sezer ve “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim!“diyerek ma’nevi mücahedesine şiddetle çalışır.

Bu mücahedesinden dolayı, Bediüzzaman 28 senelik çile dolu bir hayata mahkum edilir. 19 defa zehirlenerek ölüme terk edilir. Hakkında yüzlerce dava açılır. Nihayetinde ise Urfa’da ruhunu teslim eder. Hayattayken, yazdığı Kur’an tefsirine mani olamayanlar, vefat ettikten sonra ise teviline mani olarak, tevilat-ı faside ile tevil etmeye çalışırlar. Zaten kendisi eserlerinde, 1951 yılında bu vatanda ekilen ifsat tohumlarının, 1971’de patlak vereceğini haber verdiği gibi, o zaman devlet erkânını bu ifsat komitesine karşı uyarmıştır.

Maatteessüfbu ikaz, devlet yetkilileri tarafındanpek de itibar görmemiştir.

1951 SENESİNDE UYARDI!..

Bahse konu olan ikaz iyice irdelendiğinde, Bediüzzaman 1951 yılında Alem-i İslam’da sinsice planlanan üç tehlikeden haber vermektedir. Bunlar; İslamiyetsiz bir Müslümanlık, Risale-i Nursuz bir Nurculuk ve Tasavvufun hakikatinden uzak bir tarikat şeklinde tezahür etmiştir.

Tüm bunlara “Alem-i İslam-ı istila eden “Sufizm” hareketi” de denilebilir ki; 15 Temmuz 2016 yılında meydana gelen kalkışma da, bunun neticesidir.

ÖNÜMÜZDEKİ HAFTANIN SORULARI…

-Peki, Kur’an ve Hadisi ders veren bu tefsir-i Kur’an’i, nasıl tevilat-ı faside ile tevil edilerek; Kur’an ve Hadisten koparıldı?

-Ümmet Risale-i Nur’a, nasıl küstürüldü?

-Bütün Müslümanların malı olan bu eser, nasıl bir hizbin veya grubun malıymış gibi gösterildi?

FETÖ denilen terör örgütünün lideri Fethullah Gülen, nasıl bu eseri okuyanların lideriymiş gibi gösterildi?

Son olarak, Fethullah Gülen denilen soytarıyı, bu camiada kimler parlattı?

Tüm bu sorulara, haftaya cevap bulmaya çalışalım inşallah.

Selam ve dua ile…

Fiemanillah…