Uzun zamandan beri “Gençlik Tarihi” üzerine çalışan biri olarak öncelikle şunu ifade etmek isterim: Özellikle 19. yüzyılın sonlarından itibaren toplumsal bir kategori olarak ortaya çıkan “genlik”, akıllara genellikle toplumsal ve siyasal dinamikleri içeren hareketleri getirir…

“Gençlik” kavramsal olarak her inanç ve ideoloji için pozitif bir mana içerir; tıpkı kavramsal olarak “ öğrenci”nin ifade ettiği içerik gibi…

Çünkü her toplumun geleceği, umudu bu toplumsal kategoriye ve onun istenilen doğrultudaki eğitimine bağlanmıştır…

Bu sebeplerle genellenmiş bir “genç” ya da “öğrenci” tanımlamasına -neredeyse kimse- olumsuz bir mana yüklemez…

O sebeple bugün yaşananları ve söylenenleri - Boğaziçi olayları üzerinden izah etmek istediğimizde- “genç” ya da “öğrenci” kavramlarının siyasi, ideolojik alt kırılımlarına inmeden anlayamayız…

Hangi inancın, hangi ideolojinin ya da hangi siyasal hareketin bu kategorilere ve onları temsil eden kavramlara nasıl bir anlam yüklediğini idrak edemediğiniz takdirde, “Hiç kimsenin karşı çıkamayacağı kadar ‘olumlu’ mana barındıran şeylere saldırıyor” durumuna düşersiniz…

İşte bugün, iktidar elde etmek isteyen muhalif her anlayışın yapmak istediği şey, tam da budur…

“Gençleri rahat bırakın. Öğrencilerin kendilerini özgürce ifade etmesini engellemeyin” diyenler, sanki bütün gençliği ya da öğrencileri hiçbir ayırım yapmadan kucaklamışlar/kucaklıyorlar da, birileri “zulümle” buna direniyor, engel oluyor…

Mesele gerçekten böyle mi?

Bunun asla böyle olmadığını anlamak için genellemelerin puslandırdığı açıyı, geçmişin örnekleriyle aydınlatmak ve kavramların alt kırılımlarına gitmek oldukça önemlidir...

İşte o zaman, gencin ya da öğrencinin nasıl da her inanç, ideoloji ya da siyasi hareket için aynı şey olmadığını, onlara kendince anlamlar yüklediğini çok daha net görebilmiş oluruz…

İşte o zaman, kendilerinden olmayan gençlerin ya da öğrencilerin aslında onlar için “yok” hükmünde ve birer soyutlamadan ibaret olduğunu fark ederiz…

Bu gerçeği ortaya çıkarmak ve aslında ne kadar da riyakâr olduklarını gözler önüne sermek, iddialarını tuz-buz etmek sadece birkaç örneğe tabidir…

Gençleri ve fikirlerini önemsiyorsunuz; öyle mi?

Peki, o halde sormazlar mı: 28 Şubat’ta başörtüsü zulmü yaşattıklarınız da genç ve öğrenci değiller miydi?

Katsayısı zulmüyle, yüksek puanlı bölümlere giderek ülkenin geleceğinde söz sahibi olmasından korkup engel olduğunuz İmam-Hatip Lisesi mezunları da, bu ülkenin gençleri ve öğrencileri değiller miydi?

İBB’nin siyasi saiklerle yer temininden vaz geçtiği, “Deneyap Teknoloji Atölyeleri”inde öğrenim gören ve bu ülkenin geleceği için özel bir yere sahip öğrenciler, sizin için hiçbir değer ifade etmediler mi?

Sırf siyasi ikbal ve koltuk hırsıyla ses çıkaramadığınız, terör uzantılarının desteğiyle beslenen PKK ve FETÖ’nün şehit ettiği evlatlar da bu ülkenin gençleri değil miydi?

Değilmiş ki, bütün yaşanan zulümleri bir tek kelimeyle kınamayı bile reva görmediğiniz gibi zalimleri, elleriniz patlayıncaya kadar alkışlamaktan da zerre kadar hicap duymadınız; öyle görülüyor ki duymamaya da devam ediyorsunuz…

İşte bu noktadaki suskunluklar, bütün sisi dağıtıyor ve maskeleri düşürüyor değil mi?

Yani sizin için önemli olan şey aslında genç değil, hangi genç; öğrenci değil hangi öğrenci gerçeğidir…

Genellemelerin arkasına sığınarak “hümanist” olduğunuza inandırdığınızı sanıyorsanız, şimdiden ifade edeyim: Çok komik derecede safsınız…

Sizi bu kadar komik yapansa kaçamayacağınız kadar hakikat olan geçmişinizdir…

Yukarıda saydığım sürecin mağdurları olarak yanınızda duranların durumu ise çok daha vahim, bana göre; “Celladına âşık” bir acınasılık sebebiyle…

Anladık, sizden olmayanlara bakışınızın portresi belli; ne yazık ki kendiniz gibi olduğuna inandığınız gençlere karşı da samimi olduğunuza inanmıyorum…

Orada bile pragmatik bir anlayışla, gençleri iktidar hırsınıza kurban ediyorsunuz; tıpkı 27 Mayıs 1960 darbesi ve sonrasındakilerde olduğu gibi, mobilize ederek saha sürmeye çalıştığınız geçlerin arkasına saklanıyorsunuz…

Ama artık o saklandığınız yer sizi örtmüyor; bilin istedim…