Gençlik ve gençleri dert etmek diye mukaddes bir halin olduğuna inananlardanım ben. Bu dert ile dertlenenleri her nerede ve ne iş yapıyor olurlarsa olsunlar o mukaddes halin önünde yürüyen bu eski vaktin gönül ehli dervişleri gibi görürüm.

Zira zor zamanlarda ve “hayal etmesi” bile engellenen çocuklar olarak büyüyen bizler kendi öz benliğine, kendi kimliğine, dinine, maneviyatına ve geleneklerine uzak bir şekilde büyütülmeye çalıştık. Ha şükür ki bu böyle olmadı. Zor zamanlar güzel adamlar çıkardı ortaya ve o adamlar şimdi en önde yerli ve milli diyerek bizden sonrakileri de kendimize döndürmek için gayret ediyorlar. Var olsunlar.

Ben, geçtiğimiz hafta gençlerle ilgili bir projeden haberdar oldum. Aslında sadece haberdar olmak da değil geçtiğimiz cumartesi günü bizzat içinde bulundum. Nedir o proje söyleyeyim; Türkiye Gençlik Vakfı’nın ortaokul seviyesindeki gençler için organize ettiği “Orta Kafa” isimli bir proje. Ne yapıldığından da kısaca bahsedeyim. Her hafta bir şehirdeki TÜGVA temsilciliği ortaokullu gençlerin sunuculuk yaparak, tiyatrolar oynayarak bizzat aktif olduğu bir etkinliği dijital mecralar üzerinden Türkiye’deki ortaokul gençlerine ulaştırıyorlar.

Bunun yanında o şehrin önemli isimleri de orada bulunarak hem şehri ve hem de şehrin mahiyetini, önemini, önemli mekânlarını ve önemli insanlarını anlatıyor. Nereden baksan muazzam bir iş. Bir de öyle dijital mecralardan yapılıyor deyince aklınıza ilk geldiği gibi bir şey değil. Yani masanın başında biri oturup da uzaktan bağlanarak en iptidai şekilde bir canlı yayın yapmıyor. Baya bildiğiniz bir prodüksiyon kuruluyor. Aynen bir televizyon programı çeker gibi dört-beş kamera, yönetmen vs. ile yürüyor bu iş ve amatör görünmese de gönüllü bir şekilde o heyecanla yürüyor. Programda aktif olan gençler bir kamera önünde olmayı o yaşlarında tecrübe ediyor ve kıymet verildiklerini hissediyor ve hem de izleyen gençler o şehirle ilgili öğrenebilecekleri kadar bilgi ediniyorlar.

Geçtiğimiz günlerde Sivas TÜGVA temsilcisi Burhan Yılmazer kardeşim arayıp da beni de hem sağ olsun Sivas’ın bir değeri olarak görüp ve hem de Sivas’ın kültür geçmişi ile ilgili bilgiler vermem için davet ettiğinde bana programın ayrıntıları anlatmıştı. Ama açık konuşayım; gidip görene kadar işin asıl rengini anlayamamışım. Sivas’ta Susamışlar Konağı bir dış çekim stüdyosuna çevrilmişti. Bir yanda ortaokul öğrencisi Bedia sunuculuk yapacak, bir tarafta bir tiyatrocu Nuri Demirağ olacak diğer bir tarafta Aşık Veysel’i biri canlandıracak ve bütün bunların içinde tarihi mekanlardan önemli şahsiyetlere, meşhur olan yemeklerden unutulan mekanlara kadar hepsi anlatılacaktı.

Açıkçası şaşırdım. Zira bu epey bir prodüksiyondu. Netice itibariyle de şunu gördüm ki memleketin her bir yanından binlerce genç bu programı takip ediyor ve bunun üzerinden bir sınava giriyorlar. Ve hem de bu ilki değil. İstanbul’da Ayasofya Camii’nde yapılan programla başlamış ve sanırım Sivas bu etkinliğin yapıldığı dördüncü ya da beşinci şehir. Hedef ise memleketin bütün şehirlerinde bu programı yapabilmek.

Benim bu meselede asıl önemsediğimse şu; gençlerin dert edinilmesi. Sırf bu dertleri var diye bile olsa TÜGVA’ya teşekkür etmek lazım.