2021 Yunus Emre’nin vefatının 700.yıldönümü nedeniyle “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” ilan edildi. Yıl içerisinde bu çerçevede çok sayıda program yapılacak. Dünyanın en eski ve köklü dillerinden Türkçeyi en temiz ve sade haliyle kullanan Yunus Emre’nin vefatının 700.yılının buna vesile kılınması da yapılanı daha da kıymetlendirmiştir. Yunus, yaşayan Türkçenin en önemli temsilcisi olmaya devam ediyor. Bu büyük ozan, sadece temiz Türkçesiyle değil Türk-İslam kültürünü ifade eden değerlerin çağlar boyu yaşanmasına vesile olmuş bir münevverdir. Sözün kıymetini bakın nasıl ifade ediyor:

“Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı

Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz”

Yunus’un bu ve benzeri sözleri, Türkçenin temiz kullanımının yanı sıra üzerine onlarca sayfa yazı yazılacak, saatlerce üzerinde konuşulacak özlü sözlerdir. İnsanı ve hayatı anlamak için bundan daha güzel ifade olabilir mi? Bu yıl nedeniyle Yunus’u bol bol okuyup ders almaya çok ihtiyacımız olduğu çok açıktır.

Bir toplumu millet yapan özelliklerin başında dil gelmektedir. Türk milletinin en temel ve belirleyici vasfını Türkçe oluşturur. Kültürel kimliğinin devamını sağlayan da Türkçedir. Bugün dünyanın en çok konuşulan 5.dili Türkçe, çok sayıda ülkede resmî ya da konuşulan diller arasındadır. Türkler, dünya tarihinde çok sayıda iz bırakmıştır. Onlar dikkate alınmadan tarih yazılımının eksik kalacağı tarihçiler tarafından ifade edilir. Türkçe de dünyanın birçok diline kelimeler, deyimler kazandırmış bir dünya dilidir. Başka dillerin tesirine açık olsa da zaman içinde yeni kelimeleri kendine kazandırarak güçlenmesini sürdürmüştür.

Türkçe, Asya’dan Avrupa’ya oradan Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada farklı ağız ve lehçelerde konuşulmaktadır. Sovyetlerin dağılmasıyla yeniden bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetlerinde alfabe üzerinde çalışmalar yapılmaktadır. Türkiye Türkçesi, en çok konuşulan lehçe olması dolayısıyla baz alınması, ortak bir gelecek için atılacak önemli adımlardan birisi olacaktır. Nitekim Kazakistan’ın alfabe değişimi de bu yönde atılmış önemli bir adım olmuştur. Bundan sonra beklenen Türk dünyasının ortak dilinin Rusça değil özellikle İstanbul Türkçesi olmasıdır. Yerel ve bölgesel lehçelerin yaşatılmasını da ihmal etmemek gerek.

Türkçe, Osmanlının son döneminden başlayarak Fransızcanın, son yıllarda ise İngilizcenin tesirinde kalmıştır. Dijitalleşme güzel Türkçemizi bozarken aynı zamanda İngilizcenin yoğun bombardımanı altındadır. Bu durum sadece Türkçe için geçerli değildir. Bütün dünya dilleri bu tehlikeyi yakından hissetmektedir. Dijitalleşmenin Türkçe açısından avantajı ise yok değil.  Türk televizyonları ve dizileri sayesinde özellikle gönül coğrafyamızın olduğu bölgede Türkçeye ilgi artmıştır.

Ekonomik ve sosyal gücü elinde bulunduran batıya özenti ile birlikte yeniliklerin İngilizce olarak adlandırılması Türkçemiz için büyük tehlikedir. Türk Dil Kurumu (TDK) yenilikleri yakından takip ederek yeni kelimeler üretmesi gerekir. Ticaret erbabı da markalarına yabancı isimler koymaktan vazgeçmelidir. Güzel Türkçemiz meramımızı anlatmaya yeter.