"-Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah'tan korkun; eğer mü'minler iseniz..." (5 Maide 57)

 

Müslümanım deyip de küffarın oyuncaklarıyla beraber olanlara ne dersiniz? Adam Namaz da kılıyor öyle mi? Fayda eder mi? Asla! Münafıklar da kılıyordu gerektiği zaman. Mescid bile yaptırmışlardı ki, Allah (cc) onun yıkılmasını emir buyurdu da yıktırdı RasÛl-i Ekrem Efendimiz (sav).

Şimdi mescidi Dırar’lılar ne kadar çok hayret doğrusu. Küffar ile aynı sonuca varıyorlar. Aynı görüşteler. Onların bizdeki çok açık ve net adamlarıyla beraber oluyorlar. Güya iftar sofrasında bile oturuyorlar. Sonra da gidip namaz kılıyorlar öyle mi?

 Aman Allah’ım? Nasıl bir felâket! Tam bir münafık oyunu.

Allah’ın ayetlerine bakalım: 

“Kalplerinde bir bozukluk vardır, Allah da onlardaki bozukluğu arttırmıştır. Yalan söylemeleri yüzünden kendilerine acı veren bir azap da vardır.“ (2 Bakara 10)

“(Bu münafıklar) mü’minlerle karşılaştıkları vakit «(Biz de) iman ettik» derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları ile baş başa kaldıklarında ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (mü’minlerle) sadece alay ediyoruz, derler.” (2 Bakara 14)

“Gerçekte, Allah onlarla istihza (alay) eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar.”(2 Bakara 15)

“Bunlar, o kimselerdir ki, hidayete karşılık dalâleti (sapıklığı, cehennemi) satın almışlardır. Onların ticareti kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.”(2 Bakara 16)

Bir kere ehl-i kitab dediğimiz Yahudi ve Hıristiyanlar yani batı ve Amerika kesinlikle dostumuz olamaz. Zira Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:

"-Sen onların dinine tabi olmadıkça ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar senden asla razı (ve hoşnut) olmazlar. De ki:- Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur." (2 Bakara 120)

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ VE AİLENİN DURUMU

 

Yıllardır bizi aldattılar ve hala da aldatıyorlar:

-Sizinle dostuz, kardeş ülkeyiz, beraberiz...

-Batı bizim hakiki dostumuz. Batıyı örnek alıyoruz, gibi yaygaralar...

Onların ilim ve tekniğini alacağız derken, inanç ve adetlerini çağdaşlık adı altında memleketimize getirdiler. Onlar da zaten bunun için gayret ediyorlardı. İşte son yıllarda uğradığımız kötü âkıbet: İstanbul Sözleşmesi. Ne büyük bir felâket! Ve işte yapılanlar ortada. Zina serbest, erken evlilik yasak, beraber yaşama serbest, sevgili vs. ayakları yaygın ve normal hale getirilmekte.

Aile yıkılışa gidiyor. LGBT azgınlıkları. Denek vs. ile milleti mahvolmaya götürüşleri. Yetkililer ne zaman bakacak bu işe? İş işten geçtikten sonra mı? Zaten nerdeyse kırmızı çizgiye gelindi. Boşanmalar had safhada, evlilikler yok oluşta. Allah’tan korkalım. Nesiller bozuk olursa hiç bir şey fayda etmez. Sağlam aile yuvalarından, sahih evliliklerden çocuklar olmazsa, her şey berbat olur. Aile varsa gelecek vardır, aile yoksa gelecek de yoktur.

DÜŞMANLAR NİÇİN BÖYLE YAPTILAR?

 

Çünkü artık, Müslüman Türk'ü savaş meydanlarında yenemeyeceklerini çok iyi anlamışlardı.

Önce bizleri Kur'an ve Sünnet’ten uzaklaştırdılar. Eğer biz yukarıdaki ayeti kerimeyi bilseydik, bu hatalara düşmezdik. Oradan anlıyoruz ki; biz onların ilmini, fennini, tekniğini alsak, hatta dünya görüşlerine katılsak dahi yine onlar bizi sevmezler. Yine bize düşmandırlar. Onlar ancak kendi dinlerine girildiği zaman dost sayarlar. Allah bundan korusun. Hâlbuki onların inançlarının ve adetlerinin benimsenmesi, mü'minleri imanından uzaklaştırıp, kâfirlerden yapar:

"-Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız, sizi imanınızdan çevirip kâfirler yaparlar." (3 Al-i İmran 100)  

 

“KİM BİR KAVME BENZEMEK İSTERSE”          

                                        

Allah Rasûl’ü de bu mevzuya şöyle açıklık getirirler:

"-Kim bir kavme benzemek isterse, o, onlardan olur." (Tirmizî, isti’zan 7)

Akıllı ve ferasetli mü’mine, bunlardan başka açıklama bile gerekmez. Zira söyleyen Rabbidir ve O'nun Rasûl’üdür. Onlar kesinlikle doğruyu ve hakkı söylerler.

Ama ne acıdır ki, Rabbimizin söylediği unutturuldu. Hiç baktırılıp düşündürülmedi. Biz dünya Müslümanları bu haberlerden gafil olduk. Ve onları dost tuttuk. Müslümanların mahvolmasını, ezilmesini, işkenceler altında inlemesini, dostluk (!) adına seyrettik. İşte Filistin, Bosna-Hersek... İşte Azerbaycan, işte Irak, Çeçenistan, Filistin, Suriye, Cezayir ve daha niceleri...

Acaba bunlara karşı suskunluğun ve kâfirlere verilen desteğin hesabını nasıl vereceğiz? Sonra aynı Avrupa ve Amerika yani ehl-i kitab, dönüyor dostuz dediği Müslümanlara hainlik yapıyor. Gayet normaldir bu. Niçin mi? Çünkü o, mü'mine dost olamaz. Mü'minler de onları dost tutmamalıydı ve hiç bir zaman tutmamalı.

Şimdilerde bir gayret içerisindeyiz biz. Rabbimiz güvenlik güçlerimize başarı versin. Düşmanlara korku salsın. Allah adını bütün dünyaya ilan etsinler. Yetkililerimize hayırlı kararlar aldırsın.

 

MÜSLÜMANIN DOSTU

 

“Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin, onlar size kötülük yapmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların ağızlarından nefret taşmaktadır; kalplerinin gizlediği ise daha büyüktür. Gerçekten size delilleri açıklamışızdır, eğer düşünüyorsanız!” (3 Âl-İ İmrân 118)

“Size gelince, bakın siz onları seviyorsunuz, ama onlar sizi sevmiyorlar. Siz kitabın tamamına inanıyorsunuz; onlar sizinle karşılaştıkları zaman "inandık" diyorlar; yalnız kaldıklarında ise size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırıyorlar. De ki: "Öfkenizden çatlayın!" Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilmektedir.” (3 Âl-İ İmrân 119)

"-Ey iman edenler! Mü'minleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?" (4 Nisa 144)

Zira Müslüman, Müslümanın dostudur. Mü’minlerin dostlarının kimler olduğunu, Allah Teâlâ şöyle bildiriyor: “Sizin dostunuz ancak, Allah ve Rasûlü ile, namazlarını kılan, zekâtlarını veren ve Allah’ın emirlerine boyun eğen mü’minlerdir.” (5 Maide 55)

 

MÜSLÜMAN FERASETLİ OLMALIDIR      

     

İman eden insan, şuur ve idrak sahibidir. Düşünür, kendi inanç ve imanında olan mü'minleri bularak dost olur. Gerek ferdî, gerek cemiyet ve gerekse devlet ilişkilerinde kâfirleri dost ve kardeş (!) edinemez. Onların kâfir olduğu gerçeğini unutmadan, İslâm’ın ve memleketinin menfaatlerini düşünerek ilişkiler içerisinde bulunur.

Bunun aksi ise, yukarıdaki ayet-i kerimede bildirildiği gibi, Allah'ın gazabını celbeder. Ve -Allah korusun- öyle bir bela ile müptela kılar ki, hayret ve şaşkınlık içinde bırakır. Evet, o dost (!) tutulan ve sanılan insanların, memleket işgali, ırz, namus, din ve vatan saldırılarıyla karşı karşıya kalır. Ne yazık ki bunun örnekleri çoktur ve yürekleri dağlamaktadır. “Haçlılar sizin kadınınıza, kızınıza dokunacak değil” sözü, apaçık bir hıyanet ve dalaletin ifadesidir.

 

YAHUDİ VE HIRİSTİYANLAR

 

Yine görülen bir hakikattir ki, daima Yahudiler Hıristiyanları, Hıristiyanlar da Yahudileri destekliyor. Biri diğerini terk edip hiç bir zaman Müslümanlara yardımcı olduğunu gördünüz mü? Buna şaşmamak lazım. Zira Kur'an-ı Kerim bunu 15 asır evvel haber vermiştir:

"-Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Zira onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutunlar, onlardandır. Muhakkak ki Allah (cc), zalimler topluluğuna yol göstermez." (5 Maide 51)    

İman edenlerden onları dost tutanlar, onlardan oluyor. Bu duruma düşmek ne acıdır. İnsanı imanından eder. Yıllarca bu büyük dalalete düşen mü'minlere, Rabbim uyanış ve tevbe bahşeylesin. Yoksa âhiret âleminde onlarla beraber olunur. Çünkü Allah’ın Rasûl’ü şöyle buyurur:

"-Kişi, sevdiğiyle beraberdir." (Müslim, birr 165)

 

YİNE YANDI YÜREKLERİMİZ!

 

İşte dostluk!(!)

İşte dostlar!(!)

Nasıl da baş sağlığı diliyorlar ya!

Onların yürekleri hiç yanmaz, aksine zevk alır Müslümanların ölümünden, acısından. Zira onlarda iman yoktur. İman yoksa merhamet de yoktur. Acımazlar onlar. Küfür ehli hep aynı karakterdedir. Ya bu memlekette onlara bel bağlayan hainlere ne demeli? Onlarla dost olan o zavallılara?

Ya kendilerinden olsaydı bu ölümler? Ayağa kaldırırlardı dünyayı.

İnsanda acıma hissi varsa insandır. Yoksa canavarlardan daha vahşidir. Olanlar da hep bunu gösterir.

Evler, ocaklar yandı. Ateşler etrafı sardı. Allah rahmet eylesin Gara Şehitlerine. Cennetler lütfetsin. Aile efradı ve yakınlarına sabırlar versin.

 

GARA ŞEHİTLERİNE

 

Sanma ki göklere çıkan âh-u vâhlar,

Sahipsiz kalacak değil, ey küffâr!

Tozunu savuracak milletin evlâtları,

Cehenneme yollayacak o pkk'ları.

 

Bu canlar uçar gider Cennet âlemine,

Katar seni Allah'ın ebedî elemine!

Onlar ölmediler, aramızda dolaşırlar,

Melekler eliyle daima rızıklanırlar.