İnsan, Yaşam, Zaman...
Değişen yaşam ve zaman koşulları ile insan faktörü...  
Hayatın kesintisiz bir değişim süreci olduğu gerçeği, reformların kesintisiz sürdürülmesine duyulan ihtiyacı artırmaktadır.  Geçtiğimiz hafta içerisinde Başkan Erdoğan tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı değişim ve reformların devam ettiğinin göstergesidir.

Yaklaşık iki yıl önce, yine Cumhurbaşkanı tarafından, Yargı Reformu Strateji Belgesi paylaşırken, sonraki reform hazırlıklarının da başlangıcı olduğu söylenmişti. Nitekim İnsan Hakları Eylem Planı, 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyeti içeren kapsamlı bir düzenleme olarak karşımıza çıktı.

İçeriğine ve etki alanına bakıldığında geniş kapsamda hazırlanmış, her anlamda değişen ve gelişen dünya düzenine uyum sağlamak adına yerinde iyileştirmeler düşünülmüş. Aynı zamanda, geçmişin muhasebesi ile geleceğin murakabesinin ürünü bir belge olma vasfı ön plana çıkmıştır.

Hazırlanan eylem planının uygulanması ile toplumun her kesimini ilgilendiren konularda iyileştirmeler hayata geçirilecektir.

Tabii Adalet Bakanlığımız üzerinde titiz bir çalışma yürüterek ortaya bir Eylem Planı koymuşlardır. Yargı sürecinin herhangi bir adımında aksama, duraksama veya sıkıntı varsa tespit ediyor ve doğru bir çözüm öneriyor. Bu belgede yer alan hususların amaçlandığı şekilde hayata geçebilmesi için devletin tüm kurumlarına ve siyasete büyük iş düşüyor. Eylem Planında yer alan yasal düzenleme gerektiren konuların muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. İdari tasarruf gerektiren konuların muhatabı ise Cumhurbaşkanlığı ve Bakanlıklar ile ilgili kurum ve kuruluşlardır. İlgililere büyük sorumluluk düşmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ında vurguladığı üzere ‘Eylem Planı'nın hazırlığında asıl belirleyici, milletimizin ihtiyaç ve talepleri olmuştur.’ sözleri esasen eylem planının dayanağını göstermektedir.

YENİ ANAYASA

Şüphesiz bu planda öngörülen faaliyetlerin tam anlamıyla hayata geçmesi, öncelikle ve esas itibarıyla anayasa konusudur. Bunun için Eylem Planının nihai amacı, yeni ve sivil bir anayasadır. Çünkü anayasa, hak ve özgürlükleri koruyup geliştirecek toplumsal iradenin en güçlü ve korunaklı zeminidir. Anayasalar, en genel tanımları itibariyle, vatandaşla devlet arasındaki ilişkileri belirleyen ve temel hak kategorilerini düzenleyen toplumsal sözleşme niteliğindeki belgelerdir.

Mevcut 1982 Anayasası darbe dönemi şartlarında hazırlanan anayasalardan biridir. Bu anayasa milletin doğrudan veya dolaylı iradesiyle birçok kez değiştirilmiş olsa da, hazırlık sürecindeki dinamiklerin ürünü olan ruhun tortuları, atılan her adımda kendini hissettirmektedir. Anayasada yapılan her değişiklik, elbette daha güçlü demokrasi yolunda atılmış değerli birer adımdır. Buna rağmen, özgürlükler konusunda geneline hâkim olan mütereddit ve istisnası bol üslubu anayasamızı, bu ruhtan hala arındırabilmiş değildir.

Hak ve özgürlükler temelinde hazırlanmış, yeni ve sivil bir anayasa henüz ülkemize kazandırılamamıştır. Türkiye'nin demokratik ve ekonomik kalkınma mücadelesinde kat ettiği mesafe ve yükselen toplumsal talep, yeni anayasa ihtiyacını artık ertelenemez hale getirmiştir.

Son Söz: Yeni anayasa, herkesin anayasası olmalıdır.