Ayasofya Camii İmam Hatibi Mehmet Boynukalın Hocaefendi, sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor.  80 senedir, camiyle, cemaatle din ile diyanetle işi olmayanların cami imamlarına, din görevlilerine biçtiği rolün dışına çıkıyor. “Kıl beşi, kurtar başı” “Kıl beşi, al maaşı” gibi yakıştırmalarla camiyi, cemaati toplumun-hayatın dışına çıkarma çabasının ürünü atasız sözlerin sahiplerini huzursuz ediyor. Özetle, hani artık bize sıradan gelen ama birkaç ay önce zincirlerini kırdığımızı unuttuğumuz Ayasofya Camii’nin imamına yakışacak olanı yapıyor. Boynukalın, dün de Samsun ve Ankara’da yaşanan vahşet üzerine “Cinayet cinayettir; cinsiyet değiştirmez; erkek, kadın, çocuk, büyük kimin başına gelirse gelsin ilkemiz: "Sizin için kısasta hayat vardır" ilahi düsturudur. Sürekli “kadın cinayetleri” vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan bir sloganik medya propagandasıdır.” deyince biraz kızdırmış bizimkileri. “Hocam sen işine bak deseler bir türlü, demeseler başka türlü… Mehmet Hoca, zaten işine bakıyor, gerekeni yapıyor. Hatta işine nasıl baktığını da yine sosyal medya hesabında bir güzel özetlemiş: “Merak edenlere: Üniversite hocalığım ve derslerim yoğun bir şekilde devam ediyor ve vaktimin çoğunu alıyor; maaşımı üniversite hocalığımdan alıyorum; imamlık sebebiyle herhangi ilave bir maaş almıyorum; Ayasofya-i Kebir'in imam-hatipliği dünyalıkların anlayamayacağı bir şereftir.”

****

Kadın değil insan

“Kadına şiddet” gündemimizden düşmüyor. Her gün yeni bir vaka ile uyanıyoruz.

Atılan manşetler, büyük büyük laflar şiddeti bitirmeye çözüm olmuyor.

Uzmanlar öneriler sunuyor, sosyal medya asalım keselimcilerle kaynıyor, bu esnada olan yine dövülen, kesilen, biçilen öldürülen kadınlara olmaya devam ediyor.

Peki nerede yanlış yapıyoruz sizce? Herkesin kendi zaviyesinden bir cevabı vardır.

Ben yanlışı önce kendimizi kandırarak yaptığımıza inananlardanım. Kendimizi kandırmaya da işin adını yanlış koyarak başlıyoruz. Bu sorunun adı “kadına şiddet” değildir. Bu sorunun adı ‘insan terbiyesi’ sorunudur.

Bir erkek ve kadın arasındaki, her ikisinden birinin “Allah’tan korkmak, kuldan utanmak, kul hakkına girmek” gibi temel değerlerle terbiye edilmemiş olmaktan kaynaklı oluşturduğu iletişim ve ilişki problemine herhangi birinin tarafından bakmaya başladığınız andan itibaren en büyük yanlışı yapmışsınızdır demektir.

Kadının penceresinden bakarak erkeği, erkeğin penceresinden bakarak mahkûm edemezsiniz.

Her şeyden önce karşınızdaki insandır. Allah’ın ‘eşref-i mahlûkat’ yani yaratılmışların en şereflisi olarak gördüğü bir mahlûktur.

Eşrefi mahlûkat muhatabının karşılığı erkek ya da kadın değil, insandır.

Önce bunu kabul ederek başlayalım.

 *****

İstidad tohumlarına toprak olmak

Merhum Mehmet Şevket Eygi Beyefendi ile öğrencilik yıllarımda yaşadığım bir hatıramı yeri geldikçe paylaşıyorum. Üniversiteden çıkışta Osmanlıca eğitimi için Sultanahmet’te, evinin sokağında yer alan küçük bir çalışma mahalline gidip geliyordum.

Eğitim kısa sürse de Eygi’nin kendine has ‘metin etüdü metodu’ sebebiyle bereketli geçmişti. Halen istifade ediyorum. Allah razı olsun ve rahmet eylesin. (Ruhuna Fatiha…)

O derslerden birinde, Eygi hocam, İlyas isimli arkadaşımla beni meşhur bordo renkli klasik otomobiline bindirip Hattat Hüseyin Kutlu’ya götürmüş ve ‘Size istidadı olan talebeler getirdim’ demişti. Hüseyin Kutlu Hoca da “İstidad tohumlarına toprak olmaya hazırız” cevabı vermişti. Bir iki derse gittim ama serde ‘gazeteci deli doluluğu’ olunca sabredemedim. Bu hatıra, Erol Ağabeyin sosyal medyada 300 genç yazarla ilgili paylaşımını görünce aklıma geldi. Kendisine ilettim, buradan da tekrar edeyim.  Gençlere imkân sağlamanın nasıl bereket meydana getirdiğini biliyoruz. Diriliş Postası’nda bazı İmam Hatipli öğrencilerin hazırladığı sayfalara yer veriyoruz. İnşallah bunu zenginleştirmek de istiyoruz. Bu sebeple merhum Eygi ve Kutlu hocadan nasibimize düşen kelam-ı kibarı bugün de Diriliş Postası olarak zikretmek istiyorum. Fikrine, zikrine en önemlisi muhakemesine güvenen genç kalemlere çağrımdır: İstidad tohumlarına toprak olmaya hazırız. Peşinen de anlaşalım, iyi yazı, iyi haber, iyi analiz iyi dosya mutlaka karşılık görür, yeter ki arkasında müşahhas bir gayret olduğunu bilelim.