Şiddetin tarihi çok daha geçmişe dayansa da özellikle 30 yıldır irili ufaklı çatışmaların yaşandığı Karabağ’da 27 Eylül 2020 tarihinde aniden bir savaşın kıvılcımı ateşlendi. Bu bölge, BM kararları ve uluslararası toplum tarafından Azerbaycan toprağı sayılıyor. Ancak Azerbaycan’ın yaklaşık % 20’lik kısmını kapsayan bölgede 1991 yılında Ermenilerin yoğun yaşadığı ‘Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’ ilan edildi. Minsk grubunun bugüne kadar arabulucu sıfatıyla tarafları barışçıl şekilde ikna edemeyişi kimin başlattığı belirsiz bir savaşın çıkmasını tetikledi. Böylece dünya Karabağ meselesini tekrardan acı şekilde hatırladı.

Savaşı kim başlattı?

Geçmişte olduğu gibi bugün de Karabağ’da ilk kurşunu atan taraf belirlenemedi. Tarafların karşılıklı suçlamalarının ötesinde bağımsız uluslararası kuruluşlarca teyit edilen bir tespit yapılamadı. Bu savaşta güç, oyunu bozdu. Diplomasi ve müzakerenin devrede olmayışı sahada şiddet içeren çatışmaları zorunlu kıldı. Ermenistan’ın karşı tarafın gücü hakkında doğru öngörü de bulunamaması kayıpların sayısını artırdı. Öyle ki çatışmaların başlamasından daha bir ay önce Türkiye-Azerbaycan ortak tatbikatı bölgede ses getirmişti. Şiddetli çatışmalar sadece 6 hafta içerisinde binlerce kişinin ölümüne sebep oldu. 9 Kasım'da imzalanan ateşkes anlaşmasıyla da çatışmalar şimdilik sona erdi. Azerbaycan, Ermenistan kontrolünde bulunan Dağlık Karabağ etrafındaki topraklarının tamamını ve Dağlık Karabağ'ın da bir kısmını geri aldı.

Savaşın kaybedeni ve kazananı

Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltma isteği, bundan dolayı Fransa ve ABD gibi Batı ile kurmuş olduğu iyi diyalog Putin’in kendisine 44 günlük bir ders vermesini gerektirdi. 5 Ekim’de Paşinyan’ın ABD’de vermiş olduğu bir röportajda ‘Trump Covid-19’a yakalanmasaydı şayet Türkiye’yi uyaracaktı’ cümlesi bile Kremlin’i rahatsız etmeye yeterdi. Öyle ki Ermenistan’ın savaşta Rus yapımı İskender füzelerini kullanmamasında dahi Paşinyan’ın bu tavrının etkisi olduğunu söyleyenler var. Buna karşın Azerbaycan hata ile Rus helikopterini düşürdükten hemen sonra Rusya’dan özür dileyerek gerekli tazminatı ödeyebileceğini belirtti. Azerbaycan bu sefer dengeleri ve konjonktürü çok daha iyi okuyabildi. Yeni ABD Başkanı Biden “güvenlikleştirme” stratejisinde hedefini Çin’den Rusya’ya çevirdi. Bu, ABD açısından Azerbaycan’ın desteklenmesi anlamına geldi. Ayrıca çatışmalar başladığında Rusya, Kırgızistan’daki devrimle meşguldü. İsrail’in Azerbaycan ile askeri anlaşmaları, Türkiye’nin ekonomik ve askeri destekleri Azerbaycan’dan yanaydı. Üstelik tam da bu dönem Çin için bile Azerbaycan’ın coğrafi lokasyonu ‘bir kuşak bir yol projesi’ için fazlasıyla önemliydi. Dağlık Karabağ Savaşı’nda bu etkenler üçüncü tarafların pozisyon almalarında belirleyici rol oynadılar.

Çatışmalarda zamanlamanın önemi

Azerbaycan’ın güçlü olduğu, üstelik askeri olarak en fazla yatırımlarını artırdığı bir dönemde Ermenistan’ın savaşa girip sürdürmesi stratejik hata olarak görülebilir. Küresel konjonktürün kimden yana olduğu, bölgesel güçlerin stratejik çıkarlarının neyi gerektirdiğini Ermenistan politika yapıcılarının iyi analiz edemediği ortadadır. Rüzgarın Azerbaycan’dan yana estiği bir zamanda Ermenistan’ın savaşa girmiş olması kaybetmesine neden oldu. Bu savaşın neden hâlâ bitmediğini de haftaya yazacağım.