Önce konuyu çözemeyenler için kısa bir özet yapacağım. Ardından seküler camianın sevincini kursağında bırakacak meydan okumama geçeceğim.

Konu kişileri ilgilendiren bir mevzu değil.

Konu; ne parti meselesi, ne de camia içinde bir kavga.

Yaşanan şey, sosyolojik bir gelişmeden ibaret. Bu gelişimin yansımaları da özü kadar analizi hak ediyor.

Bu açıdan mevzu; çok daha derinlerde ve yakın tarih kapsamında yaşanan bir çekişmenin tezahürü adeta.

NE OLDU?

Tartışmanın merkezinde; AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ve Ayasofya Camii Şerif-i Baş İmamı Mehmet Boynukalın var.

Mehmet Boynukalın 8 Mart’ta " Kadın cinayetleri vurgusu, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan sloganik medya propagandasıdır" şeklinde bir sosyal medya paylaşımı yaptı.

Özlem Zengin ise bu açıklamaya karşı yorum mahiyetinde, "Bu açıklamalar siyasetin yükünü arttırıyor. Siyaset çok ağır bir iş. O yüzden bence herkes kendi işini yapmalı diye düşünüyorum." Dedi.

Mal bulmuş mağribi gibi gelişmeler üzerinde tepinen seküler medya, yaşananları “kavga” olarak niteledi.

Bunun üzerine Mehmet Boynukalın, “Meselem şahıslarla değil dememe rağmen birileri konuyu kişiselleştirmeye çalışıp fitne çıkarmaya çalışıyor; hakkımda söyledikleri yanlış olsa da Özlem Hanım bizim kardeşimizdir. Müslümanlar anlaşamadıkları konuları Allah'ın Kitabına ve Resûlünün sünnetine başvurarak çözerler.” Paylaşımını yaptı.

*

Zengin, pozisyonu gereği siyasi bir jargondan hareketle kadın cinayetlerini gündemine alan ve bunun mücadelesini veren bir isimdir. Ki bir siyasetçi kadın olarak başörtüsü mücadelesinde emeği olan samimi bir karakterdir.

Boynukalın, konuya ‘hakim kültür’ penceresinden bakmak zorunda değildir. Bakmamalıdır da… Feminist ideolojinin kavramlarını kullanan bir imam düşünemiyorum. İmamın penceresi Kur’an ve sünnetten ibaret olmalıdır. Boynukalın da aynen böyle yapmıştır. Konuya cinsiyetçi yaklaşmamış, ‘insan’ odaklı bir yaklaşım sergilemiş ve şiddeti kınamıştır. Kaldı ki, Cuma hutbelerinde imamlarımız sık sık ‘kadını yücelten’ hürmet ve muhabbet kapsamında telkinlerde bulunurlar.

YAŞANAN KAVGA DEĞİLSE NE?

Bu karşılıklı diyalog; kavga değil ve fakat yeni bir gelişmedir.

Yaşanan; mahalle içi bir kavga değildir, çok sesliliktir.

Muhafazakar camia yeknesak, tek bir katmandan oluşmuyor.

Meseleleri tartışırken farklı düşünebiliriz. Bu bizim zenginliğimizdir.

Önemli olan istişare ve müşavere kültürünü kaybetmemek…

Şuna alışmamız gerekiyor.

Birincisi; farklı düşünebiliriz.

İkincisi; kimse kraldan fazla kralcı olmamalı. Herkes kendi alanının sözcüsüdür.

Üçüncüsü; söylemlerin çatıştığı noktada, bunu bizi sınırlayan, zora sokan bir unsur olarak değerlendirmemeliyiz.

Dördüncüsü; AK Parti, bir siyasi partidir. Sınırlılıkları vardır. İmamlarımız ise tüm hayatı kuşatan bir dinin önderleridirler. Bu anlamda imamlar konjonktüre bakmaz, bakmamalı. Konu kapsamında İslam ne diyorsa onu söylemselleştirirler. Siyasetçi bu söylemi görmek zorunda değil. Muhatap olarak kendisini, onun karşısına da konumlandırmamalıdır. İmamların muhatabı siyasetçiler değil halktır.

FIRSATÇILARA İŞ ÇIKTI

Fırsatçılar; yani kendini laik-seküler olarak tanımlayan din ile mesafeli ve kimi zaman da din düşmanı tayfadan bahsediyorum.

Bu grubun medya sözcüleri, “AK Parti’de kavga var” diyerek zil takmış oynuyor. Her şeyden bi haber, yine boş boş konuşuyorlar.

Bu gelişmelerin Muhafazakar camiayı geliştirdiğini ve olgunlaştırdığını göremiyorlar.

Muhafazakar söylemin çıtası yükseliyor. Seküler kafa buna “radikalleşme” diyecektir fakat ‘hakikat’ sıkıştırılmış kabından taşmakta şu an. Olan sadece bu.

Muhafazakar camia kazanımları sonucunda bu yeni olguyla karşı karşıya. Bu durumu da en ilkeli şekilde taşıyıp, olgunlaştıracağız.

ALIŞMALARI GEREK

Cami İmamı” diyerek küçümsedikleri bir söylem var.

Biz bunun Diyanet İşleri Başkanı versiyonunu da gördük.

Sayın Ali Erbaş’a düşman kesildiler. Peki neden?

Çünkü Ali Erbaş Ayasofya Camii’ni aslına döndürme duasında, bir gelenek olan elinde kılıçla hutbesini irad etti.

Çünkü Ali Erbaş, LGBT’nin İslami perspektifte ne denli kötü ve yasaklanan filler içerdiğini eğip bükmeden anlattı.

Çünkü Ali Erbaş FETÖ’den DEAŞ’a tehlikenin içeriğini ortaya koyan nitelikli çalışmalar yayınladı.

Böyle bir profili severler mi? Tabii ki hayır.

Beklentileri; etkisiz, silik ve pasif bir yaklaşımdan yana.

Bu topraklarda dini İslam’ın sesinin yüksek çıkmasına çıldırıyorlar.

Daha çok çıldıracaklar.

BİR MESELE OLARAK İMAMLAR

Gelelim İmam meselesine.

“İmam devlet memurudur, işi de namaz kıldırmaktır” gibi çarpık bir anlayış var.

Aslında tek parti rejiminin anlayışı desek daha doğru olur.

Dini ev ile cami arasına hapseden ve sosyal hayatın içinde dini hiçbir öge, simge, sembol, tavır ve davranışa tahammül edemeyen zihniyet…

Geçmiş olsun!

Kadınlarımız başörtüsüne,

Erkekler sünnet olan sakalına,

Memurlarımız Cuma namazına,

Çocuklarımız İmam Hatiplerine nasıl kavuştularsa; İmamlarımız da asli kimliğine dönecektir.

İmam kimdir peki?

İmam ‘önder’dir.

İmam toplumun en saygın ve hürmet duyulan kesimlerinden bir tanesidir.

İmam namaz kıldırır, imam yol gösterir, emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker yapar, imam liderlik yapar.

İmam sağduyunun ve vicdanın sesidir.

İmam çocukların amcası, müminlerin dostu ve arkadaşıdır.