Halkın seçtiği hükümetlere gece yarısı muhtıra vermeye alışık darbeci artıkları yine işbaşında. Fakat bir farkla: Artık o kadar çaresizler ki, kendileri gibi zevzek ihtiyarlar dışında tek bir muvazzaf asker dahi bulamadılar kendilerini destekleyen.

Aksine Deniz Kuvvetleri’nden Jandarma’ya, Hava Kuvvetleri’nden Kara Kuvvetleri’ne kadar tüm kuvvet komutanlıkları peş peşe yayınladıkları açıklamalarla ülkenin Başkomutanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında aslanlar gibi durduklarını duyurdular. 28 Şubat’ta vatanına sadık askerleri tasfiye edip, yerine “kendileri gibi” ABD’nin kulu olan FETÖ’cüleri dolduran darbe artıklarına artık bu ülkede ekmek yok. Ülkedeki tüm kurumlar, iktidarından muhalefetine tüm siyasi partiler, kendilerini hala bu toprakların tek efendisi sayan vesayetçilere en şiddetli şekilde tepki gösterdiler. Birisi hariç: Türkiye’de Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana tüm darbelerin destekçisi olan CHP.

PKK ve DARBECİLER KOLKOLA

Kanal İstanbul’un yapılmasını “milli güvenlik tehdidi” olarak lanse edecek kadar zavallılaşan bu güruhun içindeki sözde amiral Türker Ertürk gibilerinin sınırımızda Batıcı oldukları için PYD-PKK’nın bulunmasını “bir güvenlik sorunu” olarak görmemesine ise şaşırmamak gerek. Çünkü, Atatürk’ü kendine maske olarak kullanan bu zatın, Türk askerine kurşun sıkan THKP-C terör örgütünün lideri Mihraç Ural ile çekilmiş boy boy “sırıtan fotoğrafları” tüm gerçeği olanca çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Yıllarca terörle neden mücadele edemediğimizi öğrenmek isteyenler, bu fotoğrafı çerçeveletip CHP’nin kapısına asabilirler.

Hangi asker bir teröristle kol kola girip, sonra da terörle mücadele ettiğini iddia edebilir? Bu terör seviciler, sadece ülkemizi yıllarca sömürgecilerin boyunduruğu altına sokan darbeleri gerçekleştirmediler. Aynı zamanda ellerinde, teröristlerin katlettiği binlerce insanımızın kanı da bulunuyor. Bu yüzden sadece meşru hükümeti yıkmaya teşebbüsten değil, teröre verdikleri sınırsız destekten dolayı da en ağır şekilde cezalandırılmalılar.

BATI’YA KULLUKTA BİRLEŞTİLER

Darbeciler ile teröristler arasında daima güçlü bir bağ oldu. Onları birbirine aşık eden şey, her ikisinin efendisinin de Batı olmasıydı. Öyle ki, bildiri isimli bu paçavrayı imzalayan CHP’li amiralin, ABD’nin taşeronu PYD’ye duyduğu aşk karşılıksız değildi. Kandilden seslenen teröristler de sık sık, mağaralarını başlarına yıkan Erdoğan yönetimindense “Batıcı oldukları için” Kemalist darbecileri ülkenin yönetiminde görmeyi istediklerini söylemekten çekinmediler.

Aynı rakamı listelerine iki defa yazdıkları için kaç kişi olduklarını dahi bilemeyecek kadar şapşal bir güruhun darbe yapabilmesine elbette imkân yok. Türkiye’ye büyük bir servet ve telafisi imkânsız yıllar kaybettiren 28 Şubat’ın rütbeleri sökülen paşalarının bir gün dahi hapis yatmaması kendilerini cesaretlendirmiş de olabilir. Fakat, arsızca millete salladıkları o parmaklarının hesabı sorulmazsa, yarın orduevinde iskambil oynamaktan sıkılan başka darbeci artıklarının hezeyanlarıyla da uğraşmak zorunda kalırız.

Adalar Denizi’nden Doğu Akdeniz’e, Libya’dan Karabağ’a kadar yumruğunu sömürgecilerin üzerinde hissettiren Türkiye’nin böylesi bir zaman kaybına daha fazla tahammülü yok.