Tedbir, sözlükte “düşünmek, işin sonunu düşünerek gereği gibi davranmak, iyi yönetmek” anlamındaki tedbir kelimesini bazı müellifler “işin sonunu düşünüp hareket etme” anlamında kullanmışlardır.

İrade ise sözlükte “istek, arzu, dilek, emir, sevk ve güç” gibi manalara gelmektedir. Buna göre irade; bir şeyin yapılmasına da yapılmamasına da muktedir olan hayat sahibinin bu iki şıktan birini kendi isteğiyle seçmesidir. İrade kelimesinin terim anlamı ise: “Bir şeyi yapma ya da yapmama konusunda yetkili olanın, aklıyla düşünüp hür iradesiyle yapacağı şeyi tercih etmesidir.”

Allah’ın, irade verdiği insanın sorumluluğuna bırakılan durumlarda insanın, iradesini kullanarak seçme özgürlüğü ve sorumluluğu vardır.

İrade;1. Külli irade, 2. Cüz’i irade olmak üzere ikiye ayrılır.

Yüce Allah Kur’an’da, insanın irade sahibi bir varlık olduğunu ifade etmektedir.

Kehf suresi, 29. Ayet: “Ey peygamber! De ki: Rabbinizden hak ve hidayet gelmiştir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen de inkâr etsin!” ayeti bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Külli irade nedir?

Allah’ın sıfatlarından biri de “irade” sıfatıdır. Külli irade, Allah’ın mutlak iradesi demektir. Allah dilediğini, dilediği zaman, dilediği şekilde yapar.

O, bir şeyin olmasını istediğinde, kendisine engel olacak hiçbir güç yoktur. “Allah olmasını dilediği zaman ona “ol” der, o da hemen oluverir.” (Yasin suresi, 82. ayet.). Kur’an-ı Kerim'de Allah’ın iradesiyle ilgili olarak “Allah dilediğini yaratır.” (Al-i İmran suresi, 47. ayet.) denilmiştir. Hz. Peygamber de “Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz.” buyurmuştur.

Cüz’i irade nedir?

Cüzi irade ise, “Allah’ın kula verdiği, seçme yeteneği ve özelliğidir.” İnsanı sorumlu kılan da budur. Eğer Allah insana irade özgürlüğü vermemiş olsaydı kullarını yaptıklarından sorumlu kılmazdı.

Kişinin seçimiyle ilgili olmayan işler, kulun iradesi dışında meydana gelen işlerdir. Dünyaya gelmesi, ırkı, cinsiyeti, gelişmesi, yaşlanması, ömrünü tamamlayıp ölmesi.

Kişinin seçimine bağlı olan işlerin gerçekleşmesine gelince; bunlarda seçim insana, yaratma Allah’a aittir. Yani bu tür işlerin çalışma, azim ve kararlılıkla gayret etme, çabalama yönü insana, yaratma yönü Allah’a dönüktür. İnsanın buradaki fonksiyonu tercihte bulunması ve seçim yapmasıdır. Bunun ötesinde seçtiğimizin meydana gelişi, kendiliğinden gibi görünse de aslında Yaratıcının kanunu ve kudretiyle gerçekleşmektedir. Yapan insan, yaratan Allah’tır.

Kader konusunda insan, “rüzgârın önündeki yaprak gibi iradesiz” değildir. Kişi, kendi iradesine bağlı olan hususlarda üzerine düşeni yapmakla mükelleftir.

Yaşadıklarımız, çoğunlukla seçtiklerimiz ve yaptıklarımızın sonucudur. Kişinin seçimine bağlı işlerin gerçekleşmesinde kişinin çabalama ve kazanma eylemi ile Allah’ın yaratma eylemi iç içedir.

Üzerine düşeni yapmadan "Ne yapalım takdir-i İlâhî böyleymiş." yaklaşımı doğru değildir.

O halde hiç kimse, kendisini kaderin mahkûmu olarak düşünüp yaptığı yanlışları kadere fatura etmemelidir.

Sebebi her ne olursa olsun, bizim zaaflarımız nedeniyle oluşan bütün sonuçların müsebbibi kendimiziz. Bu yönüyle nimetlere kavuşmak için emek harcamak, mücadele etmek, sonucun hüsran olmaması için her türlü tedbiri almak, insanî ve İslami bir görevdir.

Bazen kişinin seçimini yapması, elinden geleni yapmasına rağmen, muradı istediği gibi sonuçlanmayabilmektedir. Bu durumda da inançlı bir Müslümanın yapması gereken tevekkül etmesidir.

Dilimizde “tedbir kuldan, takdir Allah’tandır.” sözü konunun özlü ifadesidir.