Yeni bir Ramazan ayına dün itibariyle hoş geldin dedik. Rahmet ve bereketin tüm bedenlerde hissedilmeye başlanıldığı, gönüllerin huzur ve mutluluk dolduğu ve arınmanın en üst düzeyde yaşanıldığı bir aya girmiş bulunuyoruz.

İyi anlaşılması ve idrak edilmesiyle öncelikle kişisel sonrasında ise toplumsal huzurun maksimum düzeyde hissedileceği bir aydır Ramazan.

Paylaşımın ne kadar önemli olduğunun, birlikte bir ve beraber hareket etmenin neşesinin tüm ruhlarda hissedildiği ve olanın olmayanı gözetmesinin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığı bir zaman dilimidir Ramazan.

Toplumsal hassasiyetlerin huzur ve barış içerisinde çözülebileceğinin ipuçlarını taşıyan vaktin adıdır Ramazan.

Hele ki dünyanın içinden geçtiği zor periyotta empatinin insan hayatında ne kadar da önemli olduğunun çok çok daha iyi hissedilebildiği anlara sahip olan ayın ismidir Ramazan.

Tüm bu özelliklere sahip olan Ramazan ayına ekonomik konjonktür perspektifinden yaklaşmak ekonomiyle Ramazan’ın etkileşimini anlayabilmek açısından son derece önemli bir konudur.

Ekonomideki üretim, satış, hizmet, tüketim, elde edilen gelirlerin dolaşımı, sosyal yapılar, toplumun sosyo-psikolojik durumu vb. birçok etmenin Ramazan ayındaki hareketi diğer aylara göre değişmektedir.

Bu değişimi pandemi sürecinden geçtiğimiz bu günlerde lehimize çevirebilmek için bazı noktaların altını çizmekte fayda görüyorum.

Öncelikle pandemi sebebiyle gelir seviyelerinde ciddi düşüş yaşayan bir toplum kesimimiz olduğunun bilinciyle hareket edilmelidir.

Dolayısıyla hayır işlerinde daha etkin olunmalı ve etrafımızdan başlanarak daha dışa doğru bakma psikolojisiyle hareket alanımızı genişletmeliyiz.

Gıda sektörlerinin satışlarında ciddi artışların yaşanıldığı bu ayda normalin üzerinde fiyat artışlarına müsaade edilmemelidir.

Yüksek enflasyonla mücadele ettiğimiz şu dönemde birde talebin fazla olduğu sektörlerde ortaya çıkacak yeni maliyet artışlarına toplumun katlanması son derece zor gözükmektedir.

Vaka sayılarında ki ciddi artışların yaşanması sebebiyle hareket alanımızı daraltma zorunluluğundan ötürü vaktimizin büyük bölümünü evimizde geçirerek ek vaka sayıları ortaya çıkmasının önüne geçebiliriz.

Çünkü ek vaka demek ekonomiye özellikle sağlık alanında ciddi yüklerin gelmesi anlamını taşıdığı için Ramazan’da bunun da önüne geçebiliriz.

Tutarlı ve bilimsel veriler ışığında hareket edilerek gereksiz maliyetlerin ekonomik anlamda bertaraf edilmesi mümkündür.

Salgının yayılmasını artıracak kalabalıkların oluşmasına müsaade etmemek namına yapılacak olan alışverişleri günün tamamına yaymalı ve seyrek saatlerde bu aktivitelerin yapılmasına son derece dikkat etmeliyiz.

Ramazan ayının sağlık mı, ekonomi mi ikileminden çıkarılabileceği bir zaman dilimi olduğu hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.

Yani belirli kurallarla hareket edildiğinde hem sağlığımızı koruyabildiğimizi hem de ekonomik anlamda rahat hareket edebildiğimizi bilmemiz gerekmektedir.

Şöyle ki iftar öncesinde pideyi ille de sıcak almak istediğimiz için fırının önünde oluşmuş olan pide kuyruğuna girerek bu süreçte kalabalık oluşturmanın çok anlamsız olduğunun bilinciyle davranışlarımızı dizayn etmeliyiz.

Yani iftardan birkaç saat önce giderek kuyruğa dahil olmadan pidemizi alır hem pide ihtiyacımızı giderir hem de fırının ürettiği pideyi satmasına ortak olmuş oluruz.

Böyle hareket ettiğimizde de hem sağlık hem de ekonomik alanda işlerin yürüdüğünü görebiliriz.

İlle de pide sıcak olsun diyorsak ta iftardan hemen önce evdeki fırınımıza pideleri atar ısıtır sonrasında iftar soframıza servis edebiliriz. Yeter ki inanç, karar ve akıl ile hareket edebilelim.