Koronavirüs salgını sebebiyle Teravihsiz geçirdiğimiz ikinci Ramazan ayındayız. Geçen sene başlayan ve halen devam eden salgına “Dur” diyebilecek bir tedbir henüz tam manasıyla bulunabilmiş değil. Hak Teâlâ, Ümmet-i Muhammed’e ve tüm dünyaya bu salgın belasından tez zamanda kurtulmayı nasip etsin.

Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennemden kurtuluş olan Ramazan-ı Şerif’i tam manasıyla yaşayan kullardan oluruz inşallah. Hak Teâlâ, tuttuğumuz ve nasipse tutacağımız oruçları, dergâh-ı izzetinde kabul buyursun. Ramazan-ı Şerif denilince akla gelen ibadetlerden biri de “zekattır”. Zekat; temizlemek, arınmak ve bereket anlamına gelir. Bu ibadetin, Kur'an-ı Kerim’in 35 yerinde zikredildiğini görürüz. Kişi zekâtıyla Cenab-ı Hakk'ın nezdinde, bir nevi mükâfatını arttırdığından dolayı “Artmak”, malı bereketlendiğinden dolayı “Bereketlenmek” ve malından fakirlerin hakkı çıktığı için de “Temizlenmek” anlamına geliyor.

UYANIK OL MÜSLÜMAN!..

Maalesef, günümüzde zekat konusunda bazı suiistimaller mevcuttur. Hak Teâlâ, “Tevbe Suresi”nin 34. ayetinde, Müslümanlar olarak bizlere “müteyakkız (Uyanık) olmamızı emrediyor. Uyanıklığımızın kimlere karşı olması konusunda da “Yahudi hamamları ve Hıristiyan papazları”na karşı uyanık olmamız gerektiğini söyleyebilirim. Zekat ibadetiyle haham ve papazların ne alakasının olduğunu düşünebilirsiniz. Buna da yine Kur’an-ı Kerim’in sözleriyle cevap bulabiliriz. Tevbe Suresi’nin 34'üncü ayet-i kerimesinin manası aynen şöyledir: “O Yahudi hamamları ve Hıristiyan papazları, haksız yere halktan topladıkları paralarla Allah'ın nurunu söndürmeye ve insanları Allah'ın yolundan ayırmaya çalışıyorlar.”

KIZILHAÇ VE UNESCO’YA DİKKAT!..

Hakikaten tarihe baktığımızda çoğu haham ve papazın krallardan ve derebeylerinden daha çok zengin olduklarını görürüz. Servetleriyle ne yaptıklarına baktığımızda, Allah'ın nurunu söndürmek için sarf ettiklerine şahitlik ederiz. Günümüzde bu işi “Kızıl Haç” ve “UNESCO” eliyle yapmaktadırlar. Âlem-i İslam'ın birçok beldesinin işgal altında olduğunu görüyor ve biliyoruz. Yukarıda zikrettiğim bu iki örgüt, Müslümanlara iyi görünerek, sözde hoş davranarak, sözde yardım yaparak ya da sözde yaralarını sararak, misyonerlik faaliyetleri yapmaktadırlar. Akidesi ve imanı zayıf her bir Müslüman, bunların bu hallerini görünce diyorlar ki; “Aslında biz Hristiyanları böyle bilmiyorduk. Bunlar çok iyi insanlarmış. Bunlar şu ana kadar bize öcü olarak gösterilmiş” şeklinde bir algıyla İslam’dan yüz çeviriyorlar.

ZEKAT KİMLERE VERİLİR?

Zekât meselesine dönecek olursak; Tevbe Suresi’nin 60. ayeti kerimesinde Cenab-ı Hak, 8 taifeye zekatı vermemizi emrediyor: “Fakir”, yani elinde malı olmayan. Müslüman. “Miskin”, yani geliri gideri kafi gelmeyen Müslüman. “Yolcu”, yani elindeki mal kendisini evine kavuşturmayan Müslüman. “Amil”, yani İslam Devleti tarafından zekat toplamakla vazifelendirilmiş memurlar. “Mükatep”, yani hürriyeti için efendisiyle belli bir mal mukabilinde anlaşan köle. “Müellefe-i lil kulüp”, yani kalpleri İslam'a ısındırmak için sarf edilen para. “Borçlu”, yani helal yol ile borçlanmış Müslüman. “Mücahid-i fi-sebilillah”, yani İslam'ın galip gelmesi için savaşan Müslüman askerler.

Zekat, Allah'ın hakkıdır! Allah, 40 verdiği Müslüman’dan 1’ini istiyor. “Onun birini bana vereceksiniz ve benim namıma, benim istediğim taifeye taksim edeceksiniz” buyuruyor.

Selam ve dua ile…
Fieamnillah…