Ekranıma bildirim düştü. ‘İbrahim Kalın – Hiç Oldum’ yüklendi yazıyordu. Heyecanlandım. Defalarca dinledim eseri, mest oldum. Benim bu kadar heyecanlanıp nefes alma gayretim İbrahim Kalın’dan kaynaklanıyor. Kalın, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ve çok iyi bir bürokrat. Yoğun mesaisinin içerisinde kitap yazan ve müzikle de ilgilenen, Türk Halk Müziği aşığı bir insan olarak dikkat çekiyor. Kalın, izlediğim kadarıyla keskin düşüncelerden uzak itidalli ve Anadolu irfanıyla içli dışlı. Öyle de güzel bağlama çalıp söylüyor ki ona baktıkça nefes alıyorum.

Söz ve müziği İbrahim Kalın’a ait eseri dinlerken de bir başka nefes aldığım Türk müziğinin duayen ismi Erkan Oğur’u anımsadım. Müziğin ara dokunuşları Erkan Oğur’u hissettirdi. Klasik ve modern imzayı öyle güzel atıyor ki Oğur kendini farklı hissettiriyor. Öyle de oldu eserin açıklamasında gitarları ve kopuzu Erkan Oğur’un çaldığını okuyunca çok mutlu oldum. Bir diğer usta müzisyen Derya Türkan da klasik kemençede eşlik etmişti Kalın’a. Sözlerini tekrar okudum ve Ramazan ayına da ne yakışmış diye düşündüm. Şahane bir ozanlık bu!

Eserin yayınlanmasından sonra sosyal medyada Erkan Oğur bir kesim tarafından linç edildi. Oğur, şikayet ettikleri siyasi kanadın en başındaki bir isme nasıl çalar ve destek olur diye ağır suçlamalar yöneltildi. Birçok insan da Oğur’a destek oldu. Erkan Oğur suçlamalara fazla dayanamadı ve verdiği demeçte şöyle konuştu: “İbrahim Kalın kendisi aradı, ricacı oldu. ‘Çalarsam mutlu olacağını’ söyledi. Benim için bağlama çalıp, halk müziği seven İbrahim’siniz, tabii ki çalarım dedim. İçimin bir köşesi cız etmişti, benim ne işim var diye. Belki benim de hatam olmuş olabilir. Ben sadece müzik tarafına baktığım için çalmakta pek sorun görmedim.”

İbrahim Kalın da sosyal medya hesabında şu ifadelerde bulundu: “İlk iki gün Erkan Oğur beyi üzmelerine çok üzüldüm. Kendisini arayıp konuştum. "Bu pervasızca saldırılar sizi sakın mahzun etmesin" dedim. Birlikte susmaya karar verdik. Fakat üçüncü gün -belki yanlış hatırlayarak- söylediği şeylere şaşırdım ve üzüldüm. Keşke zorba saldırıların karanlık gölgesi, kendi irademizle ve muhabbetle paylaştığımız bu güzelliğin üzerine düşmeseydi. Canı sağolsun. Herkes nasibinde ne varsa onu aldı." 

Güzel ülkemde susmak bile zor. Erkan Oğur’un siyasi ideolojisini ve hayat görüşünü hep bildim. Müziğini, sesini, tavrını ve sanata olan incelikli dokunuşunu hep takdir ettim, çok sevdim. Hiçbir zaman da içim cız etmedi, etmeyecek. Çünkü bu ülkenin müziğinin aktığı nehrin debisini artırıyor ve yüzlerce yıl sonra yaşayacak nesle birikim sunuyor. Erkan Oğur’dan bu sözleri duyduğum için içimde oluşan burukluk birlikteliğimize dair maalesef. Müziğimizin bir başka duayen ve muhalif (!) ismi Fazıl Say da geçen hafta vermiş olduğu röportajda Cumhurbaşkanı’nın konserine gelmesiyle ilgili: “Zeytin dalları nasıl uzatılacak? diye sormuştu. Ben de Fazıl Beyin sorduğu yerden devam edeyim zeytin dalları böyle uzatılamaz mı? Çevrenizde muhalif ya da iktidarı savunan komşunuz ve akrabanız yok mu?  Aynı şekilde bu görüşlerde sanatçıların olmasında nasıl bir gariplik olabilir?

Bu ülkenin sanatını icra ederken bizim insanımız bir araya gelip yeni şeyler söyleyemeyecekse ne zaman söyleyecek? Öyle kötü bir yanılgı var ki ‘ya bizdensin ya onlardan’ tavrı hakim. Maalesef kültür sanatın içerisinden bu tavrı sıyırıp atamıyoruz. Bu ideolojik kutuplaşmayı körükleyenlere “başaramayacaksınız” demek istiyorum. Anadolu insanında hiçbir zaman körüklemeye çalıştığınız bu ideolojik saplantı oluşmadı. Bizim özümüzde; sevgi, saygı, hoşgörü ve ‘can’ olma hali var. Bundan nasiplenene ne mutlu. Herkes nasibindekini almıyor mu?