Türkiye yaklaşık yirmi yıldır izlediği “yanlış” politikaların bedelini ödüyor.

Geçmişe doğru baktığımızda bu yanlış politikalar neticesinde nasıl bedeller ödendiğini görürüz:

E-muhtıra,

Gezi olayları,

17-25 Aralık,

15 Temmuz…

Bunlar öylesine geçiştirilecek sıradan olaylar değildir.

Aklı başında herkesin kabul edeceği gibi bu olaylar Türkiye’ye çekidüzen verme olaylarıdır.

Ya istediklerini alamayınca gerçekleşen ya da istediklerini alabilmek için gerçekleştirilen olaylardır bunlar.

Her biri de dış desteklidir.

İçerideki “kullanışlı aptalları” devreye sokarak bu tür olayların fitilini ateşleyip Türkiye’ye diz çöktürmeye çalıştılar.

Başardılar mı? Elbette başardılar.

Hayır! Başaramadılar dediğinizi duyar gibiyim.

Evet, istediklerinin tamamını olmasa da bir kısmını aldılar.

Onların asıl istediği “yanlış” politikaları uygulayanların başı idi, onu alamadılar şükür. Eyvallah.

Ama aldıkları da azımsanmayacak kadar var:

Ülkeyi milyarlarca dolar zarara uğrattılar her olay neticesinde.

Ülke insanına korku pompaladılar, insanların psikolojilerini bozdular.

Türkiye’nin içli dışlı olduğu dış ülkelerdeki itibarımızı zayıflattılar, zayıflatmaya devam ediyorlar.

Avrupa ülkelerinin televizyonlarının ana haber bültenleri ve tartışma programlarında her hafta Türkiye aleyhine tezviratlar yapılıyor, sıradan bir Avrupa vatandaşı Türkiye’den nefret eder hale geliyor, az bir şey mi bu?

Hâlihazırdaki iktidar partisinden iki parti sadır ettiler, bu da yabana atılacak bir durum değil.

Bunlar tarihin olağan seyrinde kendiliğinden gerçekleşen şeyler değil.

Tüm bunların bir arka planı var. En son Boğaziçi eylemlerinde gördük bunu.

Öyle sinsi bir politika izliyorlar ki, neler yaptırıyorlar bakın:

İktidar partisine oy verenler, muhaliflerden daha fazla iktidar partisini eleştiriyor, güya hakkaniyet adı altında. Tarihte pek eşi yoktur bunun. İktidarı zayıflatmanın en sinsi yoludur bu!

 Peki, Türkiye’nin izlediği “yanlış politika” neydi? Öyle ya! Durup dururken Türkiye’ye bunca bedel ödettirilmezdi.

Hatta aklı evveller şunu bile demişlerdi: Erdoğan gitsin, Türkiye’de karışıklık olmaz, Amerika bize ikiye bir sopa göstermek zorunda kalmaz…

Güler misiniz ağlar mısınız?

Evet, Türkiye, Erdoğan liderliğinde IMF’e olan borcu tamamen ödedi, yetmedi IMF isterse borç verebiliriz, dedi.

Yerli ve milli silahları üretip, dışarıdan alınan silah ithalatını yüzde 49 azalttı.

Dünyada yaşanan onca ekonomik sarsıntıya rağmen ülkemizde çok ciddi bir sarsılma yaşanmadı.

Avrupa’ya gerektiğinde rest çekildi.

O meşhur “one minut” zaten milat oldu.

Rusya ile yakınlaşma başladı batıya rağmen.

Suriye’de oyun kurucu oldu Türkiye, sözde PKK devleti kurulmasını engelledi.

Libya ve Akdeniz’de büyük başarılara imzalar atıldı.

Doğalgaz rezervleri bulundu, altın madenleri bulundu.

Türkiye dışındaki altınlar Türkiye’ye getirildi.

S-400 onca baskıya rağmen alındı…

Evet, tüm bunlar ve daha sayılamayacak kadar çok “yanlış politikaları” vardı Türkiye’nin.

Vatansever milletimiz Amerika’nın neden sopa gösterdiğini çok iyi analiz ediyor.

Bırakın sözde Soykırım Yasasının kabulünü, topyekûn saldırıya da geçseler, “inceldiği yerden kopsun” dediğimiz zaman dünyayı yönetmeye başlarız Allah’ın izniyle…

Enseyi karartmaya çalışanlara kulak asmayın yeter!