Son zamanlarda, otorite(!) olduğunu zanneden bazı nâdânlar, Kur’an’da Resul-i Ekrem’e (sav) hitaben “Sakın şüphe edenlerden olma” (Bakara/147) ayetini ve benzeri ayetleri delil getirerek, Hz. Peygamber’in (sav) “masumiyetini” sorgulama hadsizliğine kalkışıyorlar. Hem peygamberimiz (asm)’in âmâdan yüz çevirmesi ve fidye karşılığı Bedir esirlerini serbest bırakması gibi olaylarda, Resul-i Ekrem’i (sav) ikaz edip, en doğrusuna sevk eden ayetleri delil göstererek, Haşa! “Acaba Peygamber’de (sav) de şüphe olabilir mi?” ya da “O da hata yapabilir mi?” diye, Peygamber Efendimiz’i (sav) de sair insanlar gibi göstermeye çalışıyorlar.

KUR’AN’IN KENDİ KELAMI OLMADIĞINA DELİLDİR

“Arı su içer bal yapar. Yılan su içer zehir yapar” atasözünde olduğu gibi, aynı ayetin membaından çıkan su, bu yılan tabiatındaki insanlarda “dalalet” zehrine inkılap ediyor.

Hâlbuki bu gibi ayetler, Hz. Peygamberin masum olduğuna ve hatalardan korunduğuna ve her daim “vahiyle” muhafaza olunduğuna ve en doğruya ve en güzele hidayet edildiğine delildir. Hem Hz. Peygamber’in (sav) hevâsından konuşmadığına, Kur’an’ın ise kendi kelamı olmadığına delildir.

KENDİ İRADESİYLE ALLAH’IN EMİRLERİNE İTAAT EDER

Evet, Kur’an’ın peygambere (sav) “sakın kâfirlere itaat etme” demesinden, biz Hz. Peygamber’in (sav) kâfirlere itaat etmeyeceğini ve etmesinin de mümkün olmadığını anlarız. Kâfire itaat etmemesinin sebebi bu ayet olduğu gibi, delili de yine bu ayettir. Peygamber (sav) irade sahibi bir insandır. İradesiyle Allah’ın emirlerine itaat eder. Allah’ın emir ve yasakları da onun bu iradesine müteveccihtir. Bu ayetle Hz. Peygamber’in (sav) iradesiyle Allah’a itaat ettiğini, onun müminlerin ve Müslümanların ilki olduğunu ve her daim vahyin koruması altında olduğunu ve kendisinde isyanın vukuunun mümkün olmadığını gösterir. Bir şeyin zatından mümkün olması, vukuunun da mümkün olduğuna delil olmadığı gibi; vaki olduğuna hiç bir şekilde delil olamaz.

EN DOĞRUYA EN GÜZEL ULAŞMAK İÇİN...

Aynen bunun gibi, Peygamber Efendimiz’i (sav) ikaz eden ayetler de, onun vahiyle muhafaza ve te’yid edilen bir masum olduğuna delalet eder. Çünkü çok ayetler eğer Peygamber (sav) faraza Allah’a isyan etseydi, ona Allah’ın kat kat azap edeceğini ifade ediyor. Demek Peygamber (sav) hiçbir emre muhalefet etmemiştir. O halde onu ikaz eden ayetler, bir emre muhalefet ettiğinden dolayı değil, ancak yine Allah’ın müsaadesiyle içtihad ettiği harekâtında en güzele isabet edemediği durumlarda, en güzele ulaştırmak içindir. Feteemmel!

Şimdi şu ayete bakın ve Resulullah’ın (sav) ne kadar masum olduğunu düşünün:

“Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmuş olsaydı, elbette onu kıskıvrak yakalardık. Sonra onun can damarını koparırdık da, hiçbiriniz buna mâni olamazdınız.” (Hâkka/44-47). Yılan tabiatlı eblehler diyor ki: “Peygamber de bir insandır. Kur’an onun hep bir insan olduğunu gösteriyor.”

AYETİN YARISINI ALIP DİĞER YARISINI UNUTANLAR GİBİ

Ey nâdânlar! Meşhur Bektaşî gibi, ayetin yarısını alıp, diğer yarısını nasıl terk ediyorsunuz? Kur’an Peygamber’in (sav) de bizim gibi normal insan olduğu sözünün kâfirlere ait bir söz olduğunu söylüyor. “O da bizim gibi insandır” diyorlar. Onlara karşı cevaben “Peygamber (sav), kendisine vahyedilen bir insandır” diyor. İnsandır sözünü alıp, vahyedilen kısmını neden görmezden geliyorsunuz? Vahyedilen bir insana normal insan denilmez!

Şu beyit, bu hakikati ne güzel ifade etmiş: “Muhammed (sav) bir beşerdir ama, beşer gibi değildir. O taşların arasındaki yakut gibidir. Evet yakut da bir taştır. Ama taş gibi değildir.”

Selam ve dua ile…
Fiemanillah…