Zor zamanlardan geçiyoruz kâri. Zor, karışık ve hatta belki de yıllar sonra bu günleri hatırladığımızda korkunç diyebileceğimiz günler. İnsanın insandan kaçmak zorunda kaldığı, en yakınından en uzak durmaya çalıştığı tuhaf günler işte.

Peki bu neredeyse iki senedir yaşadığımız bu durum bize ne anlattı? Neyi değiştirdi? Ne öğretti bize?

Geçen gün İzmir İlahiyat Fakültesi’nden ağabeyim, hocam Prof. Dr. Aydın Işık’ın malum salgından vefat ettiğini öğrendim. Daha gençti. Sanırım kırklı yaşlarının başındaydı. İki küçük kızı vardı. Güzel adamdı, göçtü gitti Allah rahmet eylesin.

Sonrasında sosyal medyada en son paylaştığı yazıyı görünce bir tuhaf oldum. Bir hayat dersi gibi tekrar tekrar okudum. Aynen şöyle yazıyordu:

“Birazdan yoğun bakıma yatacağım. Entübe çare olmuyor. Haklarınızı helal edin dostlarım. İtiraf ediyorum; Müslümanım, Müslümanca yaşamaya gayret ettim. İnşallah Müslümanca canımı veririm. İtiraf ediyorum; Müslümanım…”

Aynen böyle yazmış. Allah rahmet eylesin. Ama bütün bu olanlar ve yaşananlar aslında bize bu dünyanın ne kadar boş, ne kadar da gereksiz olduğunu gösterdi. Belki de bu durumdan çıkaracağımız en büyük ders de bu. Ya da öyle olmalı.

Dünya eksik kalmanın, noksan kalmışların ve nakıs olacakların yurdu. Ama burada şunu da söylemek lazım insani bir refleksle, fıtrattan gelen ve daha ziyade nefsani bir hırsla her birimiz bu dünya için var olduğumuza inanmıyorsak da öyleymiş gibi yaşıyoruz. Oysa Allah, insanı dünya için değil dünyayı insan için yarattı. Yani biz bu dünyaya ait olamayacak kadar kıymetliyiz ve dünya bizim sahip olmaya tenezzül edemeyeceğimiz kadar kıymetsiz. Aslında sahip olduklarımız bizim olmuyor gibi geliyor bana biz onların oluyormuşuz gibi. Tuhaf. Ne kadar çok şeye sahip olursak o kadar azalıyoruz. O fazlalaştıkça biz eksiliyoruz.

Bu arada yanlış anlaşılmasın, bir şeylere sahip olmak ya da çok şeylere sahip olmak meselesinde takıldığım bir şey yok, benim altını kırmızı kalemle çizmeye çalıştığım şu; insan bütün dünyaya sahip olsa keder değil esas keder şu ki dünya onun tek zerresine sahip olsun.

Ahir zamanda yaşamak da böyle bir şey demek ki; dünyanın sonunda eksik noksan ve tuhaf bir şekilde yaşamak. Ne diyeyim ders alanlardan oluruz inşallah…