İşgal altındaki Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde İsrail’in Filistinlilere ait evleri Yahudi yerleşimcilere verme girişimi sebebiyle bir süredir gerginlik yaşanıyordu.

Ramazan’ın başından bu yana da teravih için ve namaz sonrası Bâbu’l-Amûd bölgesinde toplanan Filistinli gençlere işgal güçlerinin müdahalesi sonucu her akşam çatışma haberleri geliyordu.

İşgal güçlerinin Cuma günü iftardan kısa süre sonra Mescid-i Aksa’da ve yakın çevresinde Müslümanlara vahşice saldırmasıyla kentte tansiyon iyice yükseldi.

Nihai hedefi Süleyman Mabedi’ni inşa etmek olan İsrail, Mescid-i Aksa’yı ilk aşamada el-Halil kentindeki Hz. İbrahim Camii gibi Müslümanlar ve Yahudiler arasında ikiye bölmeyi planlıyor.

Yani Mescid-i Aksa’nın bir kısmı belirli zamanlarda Müslümanlara, diğer bir kısmı da yine belirli zamanlarda Yahudilere açık olacak.

İsrail hükümetleri böyle bir adıma zemin hazırlamak için Yahudi yerleşimcileri Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemeye teşvik ediyor.

Yahudi bayramlarında ve yılın belli günlerinde fanatik Yahudi örgütlerinin çağrılarıyla düzenlenen baskınlara katılan yerleşimci sayısı diğer günlerdekinden çok daha fazla oluyor.

O günlerden biri de Doğu Kudüs’ün 1967’de işgal edilişinin yıldönümü.

İşgalciler tarafından İbrani takvime göre “Kudüs Günü” olarak kutlanan o gün, miladi takvime göre yılın farklı günlerine denk geliyor.

Yahudi örgütleri, bu yıl 10 Mayıs’ta, yani bugün kutlanacak Kudüs Günü’nde Mescid-i Aksa’ya kalabalık gruplar halinde baskın düzenleme çağrıları yapıyordu.

Filistinliler ise baskınlara karşı sonuna kadar direnmekte ve ne pahasına olursa olsun Mescid-i Aksa’yı işgalcilere teslim etmemekte kararlılar.

Allah, Kudüs’te tüm İslam ümmetinin şerefini savunan Filistinli kardeşlerimizin yardımcısı olsun.

İsrail’in mübarek Ramazan ayında, tüm Müslümanlar için kutsal olan bir mekânda ve dünyanın gözü önünde pervasızca şiddet kullanması “Bu cesareti nereden alıyor?” sorusunu akla getiriyor.

Bu sorunun tek bir cevabı yok.

Trump’ın İsrail’den çok İsrailci tavrının ve işgalciler lehine imzaladığı bir dizi kararın ardından rakibi Biden’ın başkanlık yarışını kazanmasıyla bir şeylerin değişeceği zannediliyordu.

Fakat ABD’nin İsrail yanlısı politikaları aynen devam ediyor.

Amerika’dan, Avrupa’dan ve dünyanın diğer bölgelerinden işgalcilere gelen tepkiler cılız birtakım açıklamalarla sınırlı.

Bununla birlikte, İsrail en büyük cesareti -ne yazık ki- bizzat İslam ülkelerinden alıyor.

Önceki gün Müslümanların kahir ekseriyeti Mescid-i Aksa’da işgale karşı direnen Filistinlilerle dayanışma mesajları yayınlarken Muhammed bin Selman’ın sanal sinekleri “sıfır sempati” etiketi altında Filistinlileri şeytanlaştırma kampanyasını sürdürüyordu.

Batı Yaka’nın el-Halil kentinde düzenlenen Kudüs’e destek gösterisi Mahmud Abbas’ın adamları tarafından bastırıldı.

Arap Birliği Kudüs’te yaşananları görüşmek üzere bugün Kahire’de daimi temsilciler düzeyinde toplanacağını açıklamıştı.

Toplantı düzeyinin “ciddiyetsizliği gösterdiği” eleştirileri üzerine dışişleri bakanları düzeyinde sanal ortamda bir araya gelineceği duyuruldu.

Karşısında böyle bir İslam dünyası varken İsrail’in cesaret almak için başka bir şeye ihtiyacı olmaz.