Kıymetli dostlar; On Bir Ayın Sultanı Ramazan ayının bugün son günü. Sizlerle beraber Ramazan ayının ilk gününden itibaren bu ayın manevi atmosferi içerisinde İstanbul’un Yıldızlarını, İstanbul’da bulunan sahabe kabir ve makamlarını ziyaret ettik, onları tanıma imkânı bulduk. Artık yarın Ramazan Bayramı, Rabbim bizleri Ramazan ayının lütuflarından yararlanmış, içinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni hakkıyla idrak ederek, bayrama ulaşmış kullarından olmayı nasip etsin. Sevinerek karşıladığımız On Bir Ayın Sultanı Ramazan ayına bizleri tekrar kavuştursun inşallah.

Hz. Cabir (ra)

Ramazan ayının son gününde bayramın heyecanıyla İstanbul’a düşen yıldızları ziyaretlerimize devam ediyoruz. Bugün Ayvansaray’da Atik Mustafa Paşa Camii ya da daha çok bilinen ismi ile Hz. Cabir Camii ve makamındayız.

Türbe ziyaretine geçmeden önce biraz bu camiden bahsetmek istiyorum sizlere. Aslının, önceleri havârilerden Markos ve Petros’a ithaf edilerek 5. yüzyılda yapılmış bir kilise olduğu sanılırken fetihten bir süre sonra 1546 yılında Sadrazam Koca Mustafa Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Osmanlı devrinde binanın örtü sistemi değiştirilerek bütünüyle yeniden düzenlenmiş, bu arada Türk mimari üslûbundaki şimdiki basık kubbe yapılmış ve yeni pencereler açılmıştır. 1729 Balat yangınında ne derecede zarar gördüğü bilinmeyen caminin avlusu yoktur. Girişi karşısında Şatır Hasan Ağa tarafından 1692-93 yıllarında bir çeşme yaptırılmıştır. Geç bir devirde inşa edilen ahşap son cemaat yerinden geçilen esas mekân ise bir haç biçimindedir. Kilise apsis çıkıntısının sağındaki hücre kısmı, Hz. Cabir’in makam-türbesi olmuştur.

Cabir b. Abdullah (ra), bin beş yüzden fazla hadis rivayet eden sahabelerden biridir. Kendisi İkinci Akabe Biatı’na katılan 73 erkek sahabenin en küçüğü ve Medineli ilk Müslümanlardandır. Hz. Cabir’in katıldığı hemen her sefer hakkında mutlaka bir sözü ve anlatımı vardır. Seferlerde hep ön saflarda ve Rasulullah’a (sav) yakın hareket ettiği rivayetlerinden anlaşılmaktadır. Cabir b. Abdullah, gerek Rasûlullah (sav) döneminde gerekse sonraki dönemde İslam ordusu içinde birçok sefere çıkmış mücahit bir sahabedir. Rasûlullah (sav) ile çıktığı seferlerde birçok sahabenin muttali olmadığı hadisleri öğrenme fırsatı elde etmiş, sonraki dönemde çıktığı seferlerde ise zapt ettiği hadisleri yayma fırsatı kazanmıştır. Bu itibarla onun çıktığı seferler, sadece birer sefer olarak değerlendirilmemeli, hadis ilmine yaptıkları katkı cihetinden de bakılmalıdır.

Rasûlullah’ın (sav) vefatından sonra gerçekleşen fetihler, İslam’ın sınırlarını genişlettiği gibi, Sünnet’in de yeni yerlerde yayılmasını sağlamışlardır. Şüphesiz bu yeni mekânlara Sünnet’in ilk taşıyıcıları, fetih hareketlerine iştirak eden sahabeler olmuşlardır. Daha sonra ise Sünnet, buralara yerleşen sahabeler vasıtasıyla yayılmıştır.

Hakkında birçok rivayet hâlâ günümüzde de anlatılmaya devam edilmektedir. Özellikle evinde vuku bulan ve Efendimiz’in (sav) yemekleri bereketlendirdiğine dair rivayet Müslümanlar arasında dilden dile dolaşmaktadır.

Hz. Câbir, Medine’de vefat etmiş, cenaze namazı da Medine Valisi Ebân b. Osman tarafından kıldırılmıştır. Bu nedenle kabri Medine’dedir. Ancak Kur’an ve Sünnet hizmetinde geçirdiği bir asra yakın ömründe Hz. Peygamber’e (sav) duyduğu sevgi ve cihad aşkı ile arkasında bıraktığı yüklü ilimden dolayı ona gösterilen hürmet ve saygı da bu derece büyük olmuş bundan dolayı ülkemizde Harran’da ve burada Ayvansaray’da adına inşa edilmiş iki makam kabir yapılmıştır.

Hz. Cabir Bin Muhammed el Ensari (ra)

Eyüp Sultan’da Dökmeciler, halk arasında bilinen ismi ile Düğmeciler Camii’ndeyiz. Sur dışında Düğmeciler Caddesi’ne cepheli olarak Anadolu Kazaskeri Dökmecizade Mehmet Bakır Paşa tarafından 1590 yılından önce Mimar Sinan tarafından inşa edildiğini biliyoruz.

Dökmecizade Mehmet Bakır Paşa iyi bir medrese eğitimi almış ve ulema olarak ders vermiştir. Sokullu Mehmet Paşa’nın kızlarına muallim olarak tayin edilmiştir. Edirne Kadısı, İstanbul Kadısı ve Anadolu Kazaskeri görevlerinde bulunmuştur.

Caminin bahçesinde etrafı taş bir duvarla çevrili makam Ayvansaray’da daha önce Hz. Cabir Camii içerisinde makamını ziyaret ettiğimiz bin beş yüzün üzerinde hadis-i şerif nakleden Sahabe-i Kiram’dan olan Cabir bin Abdullah Hazretleri’nin oğludur. Annesi Daye Hatun’un makam kabri de Koca Mustafa Paşa Camii bahçesindedir. Buradan yola çıkarak bazı rivayetler ailecek Peygamber Efendimiz’in (sav) İstanbul ile ilgili söylediği “İstanbul’u fetheden komutan ne güzel komutan İstanbul’u fetheden asker ne güzel asker” övgüsüne mazhar olabilmek için orduya gönüllü, yazılarak ailecek fetih ordusuna katıldıkları yönündedir. Kitabesinde yazanlara göre Mehmed’ül Ensari’nin ya da Eyyüb El Ensari’nin gaza arkadaşlarındandır.

Tabii buranın ecdadımızın sahabeye gösterdiği saygı ve sevgi göstergesi olarak, onların ruhuna Fatihalar göndererek O Peygamber (sav) âşıklarını unutmamak ve unutturmamak adına inşa edilmiş makam kabir olduğu da kabul edilmesi gereken bir gerçektir.

Cami ve çevresi 1895 senesinde zelzeleden harap olunca büyük bir tamir görmüş bu tamir esnasında türbe de onarımdan geçmiştir.1970 yılında cami ve türbe yine esaslı bir tamir daha görmüş ve bugüne kadar gelmiştir. Hz. Cabir Bin Muhammed el Ensari Hazretleri’nin makam kabrini de burada ziyaret edebilirsiniz.

Gençlikten umudunuzu kesmeyin!

Ramazan ayının kendi bereketi sürerken bir de bu bereketi taçlandıran gençlerin olması beni gerçekten çok mutlu ediyor. Bu genç ekiplerden birisi, daha önce de övgü ile bahsettiğim, Hayber Gençlik ismi ile bir araya gelen gençler. Hedeflerini sorduğum zaman 18 yaşındaki başkanları Hasan Taha Cerrahoğlu “Temennimiz odur ki başta gençler olmak üzere dijital ve sosyal alanda ürettiğimiz çalışmalarla tüm insanlara İslam yolunda mihmandar olabilmek” diyor. Maşallah Ramazan ayı boyunca dur durak bilmeden gerek dijitalde gerekse sosyal alanda gece gündüz çalıştılar. Instagram üzerinden Ramazan mukabelesi yapmalarının yanı sıra, Ramazan özelinde sokak röportajları ile sosyal medyayı hareketlendiren delidolu bir gençlikten bahsediyorum.

Sosyal alanda ise kendi çevrelerinden topladıkları yardımlarla 70 ihtiyaç sahibi aileye kumanya desteği sağlamışlar. Bir Ramazan geleneği olan imsakiye kültürünü de kendilerine has tarzlarıyla tüm İstanbul’da yaşatmaya çalışmışlar.

Birilerinin ağzına dolanmış olan “Z kuşağı geliyor bekleyin” ifadesi bizler için anlam kazanırken sanırım bunu söyleyenler için artık kaygı taşıyor. Kısa vadede dileklerini sorduğumuz bu Hayber Gençlik “İslam âleminin tekrar diriliş hayaliyle yaşayan gençler olarak bize ve bizim gibi gençlere büyüklerimizden desteği esirgememelerini istiyor bize her alanda güç vermelerini temenni ediyoruz” diyerek dileklerini iletiyorlar. Bizde bu koca yürekli gençlere başarılar diliyor ilerleyen zamanda çok iyi yerlerde olmalarını temenni ediyorum.

İsrail terör devletidir, sadece güçten anlar!

Siyonist terör devleti İsrail yıllardır sürdürdüğü Müslümanların kutsal günlerinde Mescid-i Aksa’ya saldırma eylemini Kadir Gecesi’nde yine tekrarladı. Yaklaşık yüz yıldır kadın, çocuk demeden devam ettikleri soykırım ve işgal girişimi bundan sonra da emin olun biz Müslümanlar harekete geçmedikçe artarak devam edecek.

Yılardır hep bu işgal girişimin tarihi sürecini altında yatanları Siyonist Teröristlerin amacını konuştuk durduk. Birçok defa farklı girişimlerde bulunuldu. Birleşmiş Milletler her defasında Teröristleri kınamaktan öteye geçemedi. Geçemez de zaten. Yüzyıllarca dünyanın dört bir tarafında işkenceye maruz kalan Yahudilere her zaman kucak açan Müslümanlara karşı bugün aynı Yahudiler ölüm kusuyor…

Aslında söylenecek çok söz var!

Ancak ben bugün size ne çok söz söyleyeceğim ne de 1897 de Birinci Siyonizm Kongresinde Theodor Herzl önderliğinde Filistin de bir Yahudi Devleti kurmak amacıyla başlayan süreci sayfalarca yazacağım. Bugün bu konuda katil terör devleti İsrail’le ilgili sadece Merhum Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamın şu sözünü söyleyerek sözlerime son vereceğim: “Fiili icraata geçmek gerekir. İsrail laftan anlamaz. İsrail ancak güçten anlar.”