HDP’nin en az iki bakanlıkla temsil edileceği bir hükümette, PKK lideri Öcalan’ı sıradan bir milletvekilliğiyle taltif etmek yakışık almaz herhalde.

CHP’nin iki önemli ismi Gürsel Tekin ve Dursun Çiçek’in, kuracakları hükümette “HDP’ye iki bakanlık” verebileceklerini söylemesi kimseyi şaşırtmadı. Belli ki, ittifaklarının küçük ortağı İyi Parti bu durumu çoktan kanıksamış durumda. Daha küçük ortakları olan SP, Babacan ve Davutoğlu için böyle bir bariyer zaten hiç olmadı.

“Üstün gayret göstererek” 2015 seçimlerinde Ak Parti’yi tek başına hükümet kuramayacak duruma getiren Davutoğlu, izin verselerdi bu projeyi 6 yıl önce hayata geçirecekti. HDP’ye teklif ettiği üç bakanlık o dönem Kandil tarafından değil, HDP’nin bileşeni THKO’nun uzantısı EMEP tarafından reddedilmişti. Yoksa PKK sadece TBMM’de değil, Türk Hükümeti’nde de temsil edilecekti. Neyse ki, Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla Cumhurbaşkanı tarafından erken seçim ilan edildi de, Türkiye uçurumun kenarından döndü.

CHP’nin bu çağrıyı “göz kamaştırıcı bir başarıyla” çaycılıktan holding patronluğuna kısa sürede yükselen Gürsel Tekin’e yaptırması, ittifakın ekonomi politikasının nasıl olacağına dair bir gönderme olabilir. Peki Atatürkçü kimliğiyle temayüz etmiş emekli bir albay olan Dursun Çiçek ile nasıl bir mesaj veriyor olabilirler?

Bunu anlayabilmek için, TSK’nın PYD’ye yönelik sınır ötesi harekatına karşı çıkıp, Esed rejimini her fırsatta destekleyen Çiçek’in kendisi Ergenekon’dan içeride yatarken, oğlunun FETÖ’cülerin yuvalandığı “Genç Siviller’de” ne aradığını çözmemiz gerekiyor.

Erdoğan ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi lideri Barzani’nin fotoğrafını “PKK’ya destek” olarak anlayan bir “zeka seviyesine sahip” kitlenin bu işin içinden çıkabilmesi mümkün değil. CHP’li vekillerin PKK cenazelerinde gözyaşı dökmesini bile tevil edebilirsiniz: Ya “Sırtımızı PYD’ye dayıyoruz” diyen birisinin İçişleri Bakanı, “PKK sizi tükürüğüyle boğar” diyen bir başkasının Milli Savunma Bakanı olmasını?

Anlaşılan o ki, ne CHP ne de İyi Parti, “iktidarı kendileri için” talep etmiyorlar. Erdoğan’ı devirebilmek için irili ufaklı tüm muhalifleri bir çatı altında görmek isteyen ABD lideri Biden’ın kendilerinden talepleri medyaya düşenlerden daha fazla olmalı. PKK terörünün merkezindeki bir partiyi mecliste görmekle yetinmeyip, icra makamında da olması gerektiğini söyleyebilmek için Atatürk maskeli aparatları kullanmaları boşuna değil.

Batı’nın Suriye’nin kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı terör koridoru Türkiye’nin düzenlediği üç harekâtla boşa çıktı. Besledikleri teröristlerin, hiç durmadan süren operasyonlar sebebiyle, 30 yıldan fazla bir süredir üslendikleri terör kamplarından başlarını çıkaracak halleri kalmadı.

Bununla birlikte Türkiye’nin Libya ve Kıbrıs eliyle Doğu Akdeniz’de; Somali ve Katar’daki varlığıyla Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ndeki etkinliği artıyor. Filistin’de yaşanan son olaylar dahi, Türkiye’nin sadece bölgede değil, tüm İslam dünyasındaki nüfuzunun Batı’yı derinden endişeye sevk edecek noktaya ulaştığını gösteriyor.

Türkiye’nin durdurulması lazım. Aksi halde Batı için kullanışlı teröristlerin de, son iki asrımızı bizden çalan yalan yüklü ideolojilerin ve sahte liderlerin de sonu olacak.