Bazı durumlarda susmanın ihanet olduğunu düşünürüm ben. Sükûtun onurlu ve hatta sırı bir hal olduğuna inandığım kadar bazı durumlarda sessiz kalmanın zulümden beter olduğuna inananlardanım.

2012 yılında bir dönem eğitim için Ürdün’de bulunmuştum. O sıralar birçok Arap ülkesine de gitmeye fırsatım oldu. Benim için güzel bir deneyimdi. Maksadımız Arapça’yı daha iyi öğrenmekti ama bunun yanında başka pek çok şey de öğrendim.

Mesela bir gün arkadaşlarla bir taksiye bindiğimizde şoför “Turist misiniz?” diye sormuştu. Herhalde görüntümüz tavrımız oralı olmadığımızı belli ediyordu ama sonrası beni şaşırttı. “Evet, Türk’üz” diye cevap verince şoför bu kez “Peki Müslüman mısınız?” dedi. Bir garip oldum. “Türk’üz” demiştik işte “Müslüman mısınız?” diye sormak da ne demekti? Şoföre de anlattım bunu. “Türk demek Müslüman demektir” diye de ekledim. Ama o ısrarcıydı. “Sen öyle diyorsun ama buralarda Türk dizileri çok meşhur, herkes izliyor. Ama orada Müslüman yok” dedi.

O dizileri izleyene kadar şoförün ne demek istediğini anlamamıştım. Gerçekten de bir akşam oturup izledim. Dizilerin isimlerini söylememe gerek yok. Ama şoför haklıydı İzlediğim hiçbir dizide İslami hiçbir şey görmedim. Hatta sokaklarda dolaşırlarken bence bile isteye cami, minare, ezan sesi vs gösterilmiyordu.

Şimdilerde dizi sektörünün bu anlamda ne kadar mühim olduğunu anlamış gibi görünüyoruz ve bence yapılan işler de bizim aslında kim olduğumuzu anlatmak için büyük hizmet ediyor.

Neyse, bu mevzu aklıma geldi diye yazdım. Esas söylemek istediğim başka bir şey var. Geçelim…

Ürdün’de bulunduğum o dönemde şahit olduğum ve çok da şaşırdığım bir başka mesele var. Filistin meselesi. Bizler Ürdün’e gittiğimiz sıralar İsrail yine bugün olduğu gibi Filistinli kardeşlerimize zulmediyordu. Akranlarım bilecek ki ben ve ben yaştakiler çocukluklarının bir yerine Sultan Ahmet meydanında, Eyüp’te yapılan başörtüsü, İmam Hatip ve Filistin mitinglerini mutlaka koymuşlardır. Öyle büyümüştük yani.

O zaman da Ürdün’e gidince açıkçası beklediğim biraz da böyle bir durumdu. Bu duygular içimde bir yerlerde ve derdini dert ettiğimiz kardeşlerimize daha yaklaşıyor olma heyecanı zihnimdeydi. Ama gördüğüm farklıydı. O kadar zaman boyunca ne bir yerde ne birilerinin dilinde bırakın meydanlarda mitingleri tek bir söz bile duymadım. Apaçık umurlarında değildi. İstisnaları elbette vardır ama ben görmedim.

Şimdi de o dönemden tanıdığım arkadaşlarımı izliyorum. Yine aynılar, tepkileri yok. Ve ben buna hayret ediyorum. Bir tek bizim milletimiz bu derdi dert ediyor ve bir tek bizim ülkemizden ses çıkıyor. Bosna’da Irak’ta Suriye’de olduğu gibi…

İşte tam da bunun için biz dünyanın vicdanıyız diyorum ben. Biz susarsak dünyada zalimim karşısında duracak, mazluma kardeş olacak kimse kalmayacak.