Gençlik, gençlik, gençlik! Küçük yaşta Rabbini arayan ve bulan İbrahim... İffet âbidesi Yûsuf... Doğuştan Rabbine adanan Meryem... Çocukluğundan itibaren Güzel Ahlâk timsâli, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem… Küçük yaşta O’nun terbiyesinde yetişen Hz. Enes ve gencecik sahabîler... Gençliğin ve nesillerin dirilişi için çırpınan ve her biri seçkin olan peygamberler... Sonra da onların bu eşsiz çağrısını nesilden nesile ulaştıran salih insanlar...

Fikir ve aksiyon adamları...

Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik. ‘Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!’ şuurunda bir gençlik,” şeklinde yüreğindeki kor ateşle haykırdığı gençliğin -Üstad Sezai Karakoç’un hayatı, fikrî çilesi ve bütün eserleriyle özdeşleşen- dirilişine artık yalnızca özlem duymak yetmez; bu uğurda ayette buyrulduğu üzere çalışıp çabalamanın tam da zamanı… Onların hayalini kurduğu diriliş bayrağı, yine dalgalanmalı yeni diriliş adamlarında...

O halde şimdi kulak verme, heyecan duyma ve dâvâya yeniden sarılma zamanı...

DİRİLİŞ GEREK GENÇLİĞİME

Çatlamış topraklardan fışkırırcasına,

Diriliş gerek gençliğime…

Hayat bulmalı gökyüzüne  uzanırken,

Dal budak salmalı etrafına...

Sula ey insan durma!

Tohum var, yeşermeyi bekleyen...

Şimdi emek zamanı bilesin,

Sula ki, gün olup başaklara dursun,

Sakın umutsuzluğa kapılmayasın!

Küllenmiş alevleri unutmayasın!

Dirilmesi gerek gençliğimin,

Duâsı var onda dedelerimin...

Genç insan! Haydi durma!

Çıkar artık sen de başını…

Hele bir gayret et, davran,

Göster artık başağını.

Bir danenden, binler dane olsun,

Seninle niceleri hayat bulsun...

Bil ki, Hakk’a yakaran bir kulsun,

Anlat ki bu manayı; diriliş olsun...

***

Toprak, verim demektir.

Nice örnekler var onda.

Yeter ki gayret et, çabala.

Bazısına verimli derler hatta.

Güzel bir cinstir o.

Bazısı da verimsiz, taş-çakıl olur.

Onu da ayıklamak ve üzerine,

 İyi cinsten döküp karıştırmak gerekir;

Ama bu zordur.

İnsan da, toprak gibidir.

Cins cins...

Gayret gerekir ona da.

Toprağı hazırlayıp tohum atar gibi,

Ona da emek çekmek gerekir.

Sonuçta Allah’ın izniyle,

Verim alınacaktır.

 

EY İNSAN!

Yeter ki bir tohum at toprağa,

Can olsun, dursun yeşil yaprağa!

Diriliş olsun, gençlik ruhuna,

Duâ olsun, ulaşsın Allah’a.

***

Evet, dirilişe muhtacız ey insan!

Gencecik fidelerimizle.

Pişirecek toprak onları,

Sonra salacak gökyüzüne…

Yepyeni bir nesil olacak…

İbrahimî bir duâ ile;

“(O kullar): Rabbimiz!

Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve

Bizi takvâ sahiplerine önder kıl, derler.” (25 Furkan 74)

"Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle.

Rabbimiz! Duâmı kabul buyur." (14 İbrahim 40)

İşte! Aşk bu, muhabbet bu, bağlılık bu…

Muhammedî bir sevda ile,

Âşık ile Ma’şûk’un buluşması misâli,

Buluşacak yepyeni baharlar ile,

Sonra saçılacak âleme gül kokular,

Hakikat meyvelerine duracak çiçekler…

Yiyenler şifaya kavuşacak,

Sonra da her biri Cennette buluşacak…

***

 

ÂH FİDELERİMİZ!

Ne oldu size böyle?

Niçin tütmez oldu kokularınız?

Neden kapatır olduk,

Koku alan duyularımızı?

Yoksa Hakk’a yakınlıktan mı koptunuz?

Dünyevî bataklıklara mı daldınız?

Ne oldu acep size böyle?

Edebiniz vardı imrenilen…

Duânız vardı her gün alınan…

Hayânız vardı utanılan…

Kırmızı yanaklarınız nereye gitti al al?

Korkunuz vardı Allah’tan…

Utanmanız vardı kullardan…

Terbiyeniz vardı Muhammed Mustafa’dan…

Âh fidanlarımız!

Âh tertemiz dimağlarımız!

Âh masum yavrularımız!

Kimler neler etti size?

O tertemiz duygularınıza kimler kıydı?

O bataklıklara sizi kimler gömdü?

Artık kaldırın başınızı!

Şimdi; diriliş zamanı!

Atın üzerinizdeki kokuşmuş ağırlıkları.

Kul olun Allah’a,

Ümmet olun Rasûlüne…

 

ÖZLEMİN MEVLÂ’YA OLSUN GENÇ ADAM!

Özünü Hakk’a veren bir kimse olmak ne güzel!

Onun için yanmak, Onun için çırpınmak.

Uzak diyarlarda kalmış mecnunlar misâli,

O’na ağlamak…

Gurbet kuşlarının vatan hasretiyle yandığı gibi,

O’na yanmak...

Sonra da bülbüllerin güllere nâmeler dizdiği gibi;

O yüce Mevlâ’ya nâmeler dizmek...

Aşktır bu…

Yaratılış maksadıdır bu…

Özlemdir bu, hasrettir bu…

Ne güzeldir bu…

Rabbim bu güzellikle yaşatsın,

Bu güzellikle alsın katına, vakit yetince…

Duâdır bu… Yine duâ, yine duâ…

Hayatımız hep duâ…

Namazımız, orucumuz, zekâtımız…

Hepsinin özünde vardır duâ…

Şu ayet ne güzel delil buna:

 “De ki: "Benim namazım, (her türlü) ibadetim,

Hayatım ve ölümüm, hepsi;

Âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (6 En’am 162)

İşte gerçek kulların duâsı…

Yakarışı… Münâcaatı…

Onların yaşayış maksadı...

Rabbimiz onlardan eylesin cümlemizi.

Yanık bir eda ile Rabbe seslenmek…

O’na naz etmek…

İşte diriliş bu:

Senden ayrılığın acısı yaktı yüreğimi,

Özledim, çok özledim Rabbim Seni...

Bir gurbet kuşu misâli hasretindeyim,

Acep ne vakit rızana ereceğim?

Evet, duâ ile çalışmak lâzım.

Yeni nesillerin iman ve İslâm ile mücehhez olması,

Bizlerin gayretine bağlıdır.

Yoksa Allah (cc) katında sorumlu oluruz.

 

EY KARDEŞİM!

En başta yavrularımıza emek çekmeliyiz.

İnsan işine, aşına, bahçesine, bağına emek çekerken,

Yavrularını ihmal ederse,

Onların Allah’a kul olarak yetişmesine gayret etmezse,

Allah ona sormayacak mı?

Haydi, öyleyse durmayalım kardeşlerim!

Rabbimiz hayırlı nesiller versin.

 

DİRİLİŞ ÇAĞRISI

Gel! Ufukların ötesinden koşarak gel!

Gel! Manâ âleminin doruklarına gel!

Gel, ebediyete uzanan ellerinle gel!

Gel, Mevlâ’ya niyaz eden dillerinle gel!

 

Gel ki, sana hakîkat âlemi açılsın,

Gel, gönül ışığın kâinata saçılsın!

Gel de, gümüşten ibriğin döksün suyunu,

Altın misâli parlatsın abdest uzvunu…

 

Al al ibrişim olsun soluk yanakların,

Allah’a uzansın nur saçan dudakların!

Bir çağrıdır bu, tâ ötelerin çağrısı,

İnananların sadece budur arzusu.

 

Köhne dünyanın gülücüğüne aldanma,

Sarmaşık dallar misâli sarılıp kalma!

Âh edersin bir gün, dostun olacak sanma,

Gel de onun tuzaklarına sakın kanma!

 

Kulağın açasın “Diriliş Çağrısı”na,

Özünü veresin Rabbinin arzusuna,

Hak âşığı misâli gözyaşı dökesin,

Sardığın “çile”leri bir bir eğiresin!

 

“Diriliş”tir bu, Hakk’a kul olmanın adı,

Yaşandıkça alınır muhabbetin tadı,

Dâim gönlünde olsun Ol Rahmân’ın yâdı,

Gelecektir sana bir gün Rabbinin va’di.

“İslâm’ı yaşamak hayattır,” bilesin sen,

Ömrünü bu nimetle tezyîn edesin sen!

Zalimlere “dur” demeyi öğrenesin sen,

Kardeşinle “bir ve beraber” olasın sen!