Marmara Denizi atıklar yüzünden ölü bir denize döndü. Uzmanlara göre kurtarma çalışmalarına bugün başlansa bile eski haline gelmesi 12 yılı bulacak. Denizimizi hoyratça kullanan bizler suçluyuz. Sanayi atıklarını arıtmadan denize boşaltan sanayi tesisleri de suçlu. Onları usulüne uygun denetlemeyen kurumlar da. Doğru.

Fakat, CHP’deki taciz-tecavüz vakalarını büyük bir maharetle örten yandaş medyaya göre İstanbul’a 600 km. uzaklıktaki Tuna Nehri’nden gelen atıklar dahi suçlu. Bir tek, şehre Biyolojik Arıtma Tesisi “yapmamayı” törenle duyuran İBB suçlu değil. İmamoğlu, Silahtarağa’da yapılması planlanan tesisin inşaatının durdurulması sırasında yaptığı medyatik şovda, Marmara Denizi’nin temizliği için Yenikapı ve Baltalimanı Arıtma Tesisleri’nin yeterli olduğunu söyleyerek 1,5 milyar TL tasarruf ettiklerini duyurmuştu.

Demek ki yeterli değilmiş. İstanbul’un nüfusunun artmasına paralel olarak yapılması gereken yatırımlar durunca, telafisi imkânsız bir karanlığa terk etti Marmara’yı bu yönetim. İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Seval Sözen’e göre, mevcut arıtma tesisleri dahi çalışmıyor olabilir. Kontrol edilmeleri gerekiyor. Bu kadar da olur mu, demeyin. Olabilir.

110 MİLYON EURO NE OLDU?

Çünkü, İmamoğlu’nun “iş yapmama-yatırımları durdurma” gayreti sınır tanımıyor. Son olarak Çekmeköy- Sancaktepe metro inşaatı da durduruldu. Üstelik bin bir emekle başlanan inşaatın temeli kamyonlarla toprak dökülerek kapatıldı. Oysaki İmamoğlu, kaynak bulunmadığı için iki yıl faaliyet yapılamayan inşaata 2019’da tantanalı bir törenle başlamış ve bu iş için Alman Deutsche Bank’tan 110 milyon euro kredi aldığını duyurmuştu. Öyleyse bu paraya ne oldu? Kimlere ve ne iş için aktarılacak?

Acaba, bu metro inşaatının durdurulmasında, hem Sancaktepe hem de Çekmeköy’de seçmenin AK Parti’ye oy vermesinin bir etkisi olmuş mudur? Bu soru, taraflı ya da ideolojik olarak değerlendirilmemeli. Nitekim, dünyanın salgın hastalıkla boğuştuğu bir dönemde İstanbul’un en büyük hastane komplekslerinden birisi olan Başakşehir Çam Sakura’nın yolunu benzer ideolojik sebeplerle yapmayan İmamoğlu değil mi?

AK Parti’nin ihtiyaç sahiplerine temel gıda ve yakacak yardımı yapmasını diline dolayıp, halka “makarnacı” yaftası yapıştıranların İstanbul’daki en görünen hizmetlerinin “süt dağıtmak” olması çarpıcı değil midir? Üstelik Sayıştay Raporlarına göre, dağıtılan sütün maliyetinden daha fazlası bunun reklamına para olarak harcanmış. İhaleye çıkartılmadan yapılan bu işin İstanbul halkına maliyeti 1 litre süt için 6,89 TL.

İBB İSRAF VE BORÇ BATAĞINDA

Belediye başkanı seçildiğinde hizmet araçlarını Yenikapı’ya dizerek “israf şovu” yapan İmamoğlu’nun bir yılda araç kiralama giderlerini 152 milyon TL’den, 222 milyon TL’ye çıkarması ise inandırıcılığına gölge düşürüyor. İsraf diyerek, şehrin duvarlarındaki dikey bitkileri hoyratça söktürenlerin, CHP’li belediyeler toplantısı için kişi başı 6.700 TL masraf yapmasını, Said Halim Paşa Yalısı’ndaki davetin “içki açma bedeli” gibi saçma bir ödeneği bile İBB kasasından ödetmesini neyle izah edeceğiz?

Restorasyonu daha önce tamamlanmış “III. Ahmet Çeşmesine su bağlama töreni” için CHP liderini davet eden İmamoğlu’nun su tesisatı için 6.900 TL, törende dağıtılan hediyeler için ise 62.000 TL ödenek ayırması nasıl bir kafa yapısıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Şehri bir yılda yüzde 40 daha fazla borçlandıran vizyonsuz bir yönetimin elinde İstanbul ölüyor, duyuyor musunuz?