Peygamber Efendimiz (sav) bir gün ashabıyla yolda yürüyordu. Çocukların oyun oynadığını gördü. Durdu. Çocukların aralarında Hz. Hüseyin Efendimiz de vardı. Peygamberimiz kollarını açtı, Hz. Hüseyin’e sarılmak istedi. Hz. Hüseyin naz yaptı ve kaçmaya başladı. Âlemlerin Efendisi Rasulullah Efendimiz (sav) de, Hz. Hüseyin Efendimiz’in arkasından koştu ve aralarında kovalamaca başladı. Çocuklar da Sahabe Efendilerimiz de Peygamberimiz ile torunu arasındaki kovalamacayı hayranlıkla, hoşnutlukla seyrediyorlardı. Nihayet Peygamberimiz, Hz. Hüseyin’i yakaladı, bir elini kafasının arkasına diğer elini çenesinin altına koydu, öptü ve buyurdu: “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Hüseyin’i seveni Allah sever.” (İbn-i Mace, Mukaddime 11)

Sünnet denilince aklımıza büyük günahları ilgilendiren veya büyük sevaplar kazandıran belli başlı ezberletilmiş hadisler geliyor.

Hocalarımız kızmasın ama her programda aynı hadisleri duyuyoruz.

Gündelik yaşantımızda, hayatın her safhasında Rasulullah Efendimiz (sav) nasıl davranıyordu, bilmiyoruz.

Örneğin; çocuklarla oyun oynamayı hepimiz severiz. Ama bir müddet oynadıktan sonra sıkılır/bıkar, bırakırız. Bırakırken karşımızdaki çocuğu incitmemeye çalışırız tabi. Peki ya çocuk, oyunu bıraktığımız için zaten incinmişse? Ama biz de bütün gün oyun oynayamayız ki sonuçta, işimiz gücümüz var.

Rasulullah Efendimiz (sav) ne yapıyordu böyle bir durumda?

Hadisi şerife göre, Rasulullah Efendimiz (sav) yolda yürürken eğer bir çocuk gelip de elini tutarsa, çocuk bırakana kadar bırakmazmış. Dahası da var. Çocuk nereye yürürse, o da onunla birlikte yürürmüş. Nereye gidiyordu, ne işi vardı, belki bekleyenleri vardı, bunların hiçbirisi o an önemli değilmiş.

Rasullah’ın sünnetinin uygulanışını Hz. Mevlana’da da görüyoruz. Hz. Mevlana bir gün yolda yürürken, evinin bahçesinde oyun oynayan çocuğun “Sakın gitme Mevlana, gelip elini öpeceğim, bekle” demesiyle olduğu yerde kalmış, çocuk gelene kadar beklemiş, çocuk gelip elini öpünce çocuğu sevmiş ve yoluna devam etmiş. Nereye gidiyordu, ne işi vardı, önemsememiş. Çünkü sünnette böyle görmüş.

Çocuklar, oyun oynayarak öğrenir. Zihinleri açılır, ufukları genişler. C

ami önleri çocukların oyun oynaması için en mükemmel yerlerdir. Ama bazen camilerin çocuklara yasaklandığını görüyoruz ve üzülüyoruz.

İstanbul, Fatih’te Yavuz Selim Camii’nde kapının girişinde tabela gördük. Çocukların bahçede top oynaması, bisikletle girmesi yasaktı. Çocuk eğitimi üzerine çalışan, öyküler masallar yazan kıymetli eşim Ayşe tabelanın fotoğrafını çekti, Twitter üzerinden gündeme getirdi.

İstanbul Müftülüğü dönüş yaptı ve birkaç gün sonra tabelanın kaldırıldığı müjdesini ulaştırdı bize.

Buradan İstanbul Müftülüğü’ne teşekkür ediyorum. Çocuklarımız camilerimizden hiç ayrılmasın, namazımızı kılıp camiden çıktığımızda top oynayan çocuklarla karşılaşalım inşallah. Çocukken ayağını camiden kestiğiniz çocuğun, büyüdüğünde namaz kılmasını bekleyemezsiniz.

Bu vesileyle Musa Mert’in Peygamberimizin Çocuklarla Oynadığı Çocuklar kitabını tavsiye ederim. İlk aldığım hadis kitaptandı. Yazıyı da yine kitaptan bir hadisle bitirelim: Peygamberimiz, torunlarını sırtına bindirmiş, odanın içinde tur atıyormuş. Bu oyun Hz. Cabir’in çok hoşuna gitmiş. Dayanamayıp “Bineğiniz ne güzel binekmiş böyle” demiş. Rasulullah Efendimiz (sav) de “Onlar da ne güzel binicilerdir” cevabını vermiş.