Saygıdeğer okuyucularım; bugün sizlere, Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin, “Benim yegâne ma’nevî evlâdım ve medâr-ı tesellîm ve hakíkí vârisim...” dediği, merhum Albay Hacı Hulusi Yahyagil’in, Elazığ’da bulunan kabrini ziyaretim sırasında, dikkatimi çeken bir hususu aktararak yazıma başlamak istiyorum. Söz konusu ziyaretim esnasında, Hacı Hulusi Bey’in kabrinin hemen yanında bulunan "İmam Efendi Türbesi"nde yatan zatın kim olduğuyla ilgili sualde bulundum. Verilen cevap aynen şöyleydi: “İmam efendi, Osmanlı zamanında kışla imamıymış. Hastalandığı için dört gün kışladaki görevine devam edemeyen imam efendi, maaşını alır almaz, görev yapmadığı günlerin parasını iade etmiş” Ben de “Bir maaş almadı diye bir insana türbe mi yapılır?” diye düşünüp, niye ona türbe yapıldığını sordum. Bu sualime verilen cevap ise “Bu türbeyi yaptıran kişi, Fethullah Gülen’dir” oldu.

İşte bu cevabı alınca, olağanüstülüğü (!) de anlamış oldum. Hacı Hulusi Yahyagil gibi bir zatın, kabrine gösterilen teveccüh, Fetullah Gülen’i bir hayli endişeye sevk etmiş olacak ki, “İmam Efendi” gibi bir zat hakkında çeşitli keramet ve rüyalar uydurarak, böyle bir türbenin inşa edilmesine öncülük etmiş.

BEDİÜZZAMAN İLE HACI HULUSİ BEY RUH İKİZİDİR

İşte o anda başka bir sual ve cevap aklımdan geçti. “Fethullah Gülen, Hacı Hulusi Yahyagil gibi, müstesna bir insana neden düşmanlık besler?” şeklindeki sualime “Hacı Hulusi Yahyagil, Risale-i Nur'un sadık varisidir. Kendisinin ve Bediüzzaman'ın cesetleri ayrı, ruhları aynıdır. Günümüzün moda deyimiyle, bu iki müstesna şahsiyet, ruh ikizidir. Hacı Hulusî Yahyagil de aynı Bediüzzaman gibi Kur’an ve hadisi merkeze alıp, Risale-i Nur’u onların bürhanî bir tefsiri olarak ders vermiştir. Onun için Bediüzzaman'ın bu Kur'anî hizmet tarzını bozmak ve mesleğini değiştirmek, ancak Hacı Hulusi Yahyagil’e düşmanlık etmek ve halkın ona olan teveccühünü kırmakla olabilir. İşte onun türbesi yanına İmam Efendi’nin türbesini yaptırmakla da teveccühü dağıtmayı hedeflemiştir. Zaten bu adaveti Fethullah Gülen, Bediüzzaman'ın, Hacı Hulusi beyle ilgili sözlerini, Risale-i Nur'dan çıkararak da göstermiştir. İşte tam o zaman, Risale-i Nursuz bir nurculuğun temelleri atılmıştır.” şeklinde bir cevap buldum.

HACI HULUSİ YAHYAGİL’İN, DERSLERİ NASIL OLURDU?

Hacı Hulusi Bey’in sohbet halkasında bulunanlara sorduğumuzda, “Hacı Hulusi Bey derslerinde ve sohbetlerinde, Kur’ân-ı Kerîm’den ba’zı âyetlerin meâlini okurdu. Bunu, “Mevâkib” adlı muhtasar bir tefsîrden ta’kíb ederdi. Kezâ, derslerden önce bizzât hadîs kitâblarından, bir mikdâr hadîs-i şerîf meâlini okurdu. Ba’zan da ihtiyâca binâen fıkhî mesâil üzerinde dururdu. Daha sonra Risâle-i Nûr’u ders verirdi. Âdetâ bu ders metoduyla, Risâle-i Nûr’un anlaşılması için bir ihzâriyye yapardı. Çünkü, an’ane-i İslâmiyye böyle gelmiştir. Hiçbir mürşid ve hiçbir âlim, Kur’ân, hadîs ve fıkhı tedrîsâtlarında eksik etmemişlerdir. Hadd-i zâtında dîne hizmet de, bunları okumak ve okutmakla mümkündür. Zîrâ, dîn, iki temel kaynak olan Kur’ân ve Hadîs’ten ibârettir. Tefsîr ve fıkıh başta olmak üzere, diğer kütüb-i İslâmiyye ise, bu iki kaynağın açıklaması ve hádimidir. Bu sebeble sâir kütüb-i İslâmiyye, Kur’ân ve Hadîs’in tefsîri niyeti ile okunmalı ve aslâ onların yerine geçmemelidir.” ifadelerini kullandılar.

ALDANMIŞ VE ALDATILMIŞ KİŞİLER, GÜLEN’İN MİSYONUNU DEVAM ETTİRİYOR…

Peki, bugün Risale-i Nur medreselerinde, neden Kur’an’ın ve Hadisin lâfzî tefsirleri okunmaz. İşte bu sorunun cevabı ise, yıllar sonra ayyuka çıkan şu sinsi plandır: Fethullah Gülen’in mihmandarlığını yaptığı ve içlerinde Bediüzzaman’a veraset iddia edenlerinde bulunduğu bir kaç kişi, İslamiyetsiz bir Müslümanlığın ve Risale-i Nursuz bir Nurculuğun, temelini atmak için, yıllar önce Hizmet Vakfı’nda bir araya gelmişlerdir.  Edindikleri misyonu, stratejik bir tarzda tatbik etmek için, yaptıkları bu toplantıda, çeşitli kararlar almış ve uygulamaya koymuşlardır. Alınan o kararlar neticesinde, Bediüzzaman ile talebesi Hacı Hulusi Yahyagil’in ders metodunun hilafına, çeşitli kararlar almışlardır. Aynı zamanda ümmetin de hilafına, Sufizm menşeli uydurma bir metotla, masum Müslümanları kandırmışlardır. Maatteessüf, bazı aldanmış ve aldatılmış kişiler de, büyük bir taassupla, bu metotlarda halen ısrar etmektedir…

Selam ve dua ile…
Fiemanillah…