Haz erteleme süper egonun gelişimiyle birlikte çocuğun artık arzu ve dürtüleriyle hareket etmemesi gerektiğine ilişkin bir farkındalık geliştirerek dürtülerini başkaları için baskılayabilmesi ve bunun yerine wishful thinking yani arzu doyurucu düşünceler aracılığıyla sosyal yaşama uyum sağlayabilmesi ve böylece bireyselleşme ile sosyal uyum arasındaki ince dengeyi oluşturabilmesi demektir. Her ne kadar biz bir şeyler istesek de bizden de bir şeyler isteniyor. Bu şuur sosyalleşmenin ilk aşamasıdır. Sonrasında başka faktörler devreye girer hazzımızı erteleyebilme aracı olarak. Bunlardan birisi de kuşkusuz anlamdır. Psikopatlar hedonist yani haz odaklı yaşadıkları için mutludur ancak anlam elde edemezler. Bazen anlam bize acı verir ama kendini aldatmanın dayanılmaz hafifliği ile sosyalleşme arasında bariyer görevi görür. Onun için soru şudur  aslında: var olmanın yani anlamın acısı mı yoksa kendini aldatmanın yani hazzın konforu mu?

1970 yılında yapılan çarpıcı bir deney bizlere çocuk yetiştirmede birçok şey öğretmektedir. Walter Mischel tarafından Colombia Üniversitesi’nde yapılan “Marshmallow Testi” isimli deneyde çocukların “Zevki Erteleme Becerileri” incelenmiştir. Yaklaşık 50 yıl önce yapılan bu deney o kadar meşhur olmuştur ki bugün hala daha anaokulu çağındaki çocukların kendilerini kontrol edebilme ve duygularını yönetme becerilerinde başarılı olup olamadıklarını değerlendirmek için kullanılıyor.

Deneyde öncelikle küçük bir odaya çocuklar sırayla alınıyor. Odada küçük bir masa var ve masanın üstünde bir marshmallow şekeri bulunuyor. Çocuklara şöyle deniyor "bu şekeri masanın üstüne bırakacağım, ben şimdi dışarı çıkacağım ve ben gelene kadar bu şekeri yemeden sabredebilirsen geldiğimde sana bir tane daha veririm. İkisini birlikte yersin. Ama ben gelene kadar yersen sadece bunu yemiş olursun”. Odada kameralar var ve dışarıdan çocuklar odada tek başlarına kaldıklarında neler yaptıkları gözlemleniyor. Çocukların davranışları çok tatlı. Kimi ilk birkaç dakika kendini kontrol edebilmek için sandalyeden kalkıp odada geziniyor, kimi şekeri koklayarak içindeki yeme arzusunu bastırmaya çalışıyor, kimi şekeri alıyor cebine koyuyor sonra tekrar masaya bırakıyor, kimi sadece yalıyor ama yemiyor, kimisi de daha deneyci odadan çıkar çıkmaz hemen şekeri mideye gönderiyor.

Onlarca çocuk bu deneyden geçiyor. Araştırmacılar şekeri yiyenler ile yemeyen çocukların yetişkinlik yıllarını inceliyorlar. Çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor. En önemli birkaç sonucu sıralayalım. Şekeri yemeyip sabreden yani hazzını erteleyebilen çocuklar yetişkinlik yıllarında son derece avantajlı. Bu çocuklar daha fazla mantık kullanan, duygularını iyi yönetebilen, akademik başarıları yüksek, madde-alkol bağımlılık riskleri daha az, sosyal becerileri çok daha iyi olan yetişkinler haline geliyor. Yine haz erteleyen çocuklar, daha sağlıklı problem çözme yöntemleri kullanıyor, daha az suça bulaşıyor, daha sağlıklı kişiler arası ilişkilere sahip, daha işlevsel liderlik becerileri sergiliyor ve organizasyon ve planlama yetenekleri daha yüksek düzeyde. Evlilikleri daha mutlu ve daha iyi çocuk yetiştiriyorlar. Ne dersiniz dostlar! Çok basit gibi görünen haz ertelemeyi çocuklar öğretebilmek ne kadar önemliymiş değil mi?

Selametle…